top of page

8 MART: SADECE BİZİM VE BİZİM İÇİN

Yazarın fotoğrafı: Nisan Bedia SağdıçNisan Bedia Sağdıç

Geçenlerde anneannemle otururken televizyonda yabancı bir kelimeye denk geldik, anneannem hemen çevirdi. İlkokul hocasının ismiyle beraber hemen Türkçesini söyleyiverdi kelimenin. Şok içinde ona baktım, büyük bir hikaye çıktı altından tabi.

Okul birincisi olduğunu, üniversiteyi kazandığını ama evlendirildiği için gidemediğini, okumanın hep içinde kaldığını, heveslerini hiç yaşayamadığını, evlilik sonrasında süregelen her türlü baskıya ve şiddete ekonomik olarak özgür olamadığı için nasıl susmak zorunda kaldığını anlattı. Okuyun der anneannem bize hep, okuyun kimseye muhtaç olmayın. Anneanneme küçükken hep ‘’Eskide kaldı o sömürü düzeni canım, şimdi herkes çok rahat.’’ derdim. İnsan öğrendikçe avuçlarında tuttuğu dünya, büyür sırtına yük olurmuş. Coğrafyamda yanıbaşımdaki komşu kızının akıbetinden, biraz uzağımda, köydeki kız çocuklarının yazgısından bihabermişim meğer, şimdi anlıyorum. Hiç de uzakta değil aslında.

 

Bugün kadın cinayeti haberleri her akşam haber bülteninin reytingi, twitter’ın gözde hashtagi olmuyor mu?

 

Sosyal medyada #kadınaşiddetehayır yazdıktan sonra kadınların yerden yere sürüklendiği, mal gibi alınıp satıldığı dizileri alkışlamıyor muyuz?

 

Aynı işi yapıp erkekten daha az maaş alan kadına ‘’Her yerde böyle yapılıyor, boşa uğraşma.’’ demiyor muyuz?

 

Doğu’da evlendirilen kızın rızasından çok damadın mal varlığı dikkatimizi çekmiyor mu?

Tezata düştüğümüz,ayrımcılığın bir parçası haline gelip toplumca ikiyüzlü olduğumuz tüm bu konular aslında temel insan haklarını savunuyor. Hayatta kalmak, okumak, çalışmak gibi…

 

Daha bunları aşamamışken, bu konular için sesimizi çıkarmamız projeler üretmemiz gerekirken bizi savunması, yükseltmesi gereken kadın hareketi, sol güdümlü, amacı anlaşılamayan, radikal ve agresif ‘’feminizm’’ olarak karşımıza çıkıyor.


Tüm kadınların el ele haklarını savunması, ve sesini çıkarması gereken 8 Mart Kadınlar yürüyüşü, patriyarkaya karşı çıkmak adı altında devlet düşmanlığı, anarşizm, bölücülük içeren bir yürüyüşe dönmüş durumda. Feminist bir takım manifestoların ortaya attığı ‘’kümesellik’’ iddiasının altını doldurmak için feminist yürüyüşler ‘’erkek ve erillik mağduru’’ herkesi kapsayan vegan, enternasyonal, azınlık öncellikli, LGBTQ üyelerini kapsayan, kimilerinin iddiasına göre trans kadınları dahi içine alan bir yürüyüş haline geldi.

Bu yürüyüşlerin farkındalık kazandırmaması, Anadolu'daki kadınlara hiçbir faydasının dokunmaması gibi yüzeyselliklerinin yanı sıra ‘’kadın haklarını savunmayı radikalleştirmesi’’ feminist algı ve savunmaları toplumdan uzaklaştırması ve antipati kazandırması gibi de dezavantajları bulunuyor. Milliyetçi olmak, göçmen karşıtı olmak militarist olmak gibi bir takım siyasi ideolojiler ‘’patriyarkaya hizmet ettiği (?)’’ için feminizm içine dahil edilmiyor. Yani içi tamamen boşaltılmış ve amacından sapmış bir zihniyete hizmet ediyor. ’’Kadınlar gününde’’ dahi kadınlardan ziyade hayvanlar, azınlıklar ve LGBT konuşuluyor. Ama önce bizi konuşmamız gerekmez mi, kadınların asıl sorunlarına ve meselelerine odaklanmak gerekmez mi?  

 

Kadınlar gününün nasıl bu hale geldiğini anlamak çok güç doğrusu.

Bugün Anadolu'daki kadınlar için kooperatifler kurmak, kurslar düzenlemek ve dernek eliyle kadınları desteklemek ve 8 Mart’ta da bunlar üzerine konuşmak çok daha realist, pratik ve faydalı olabilecekken bunun üzerine gitmiyoruz. Kadın hareketi kadını harekete geçirmeli, kadın için olmalı ve ona hizmet etmeli.


Anadolu’nun güzel kadınlarının, güçlü annelerinin, istikbalin güvencesi pırıl pırıl kız kardeşlerimin  8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyorum. Sadece bizim ve bizim için…

Comments


bottom of page