AKILLI GÜÇ VE ABD UYGULAMASI
- Ömer Utkan Demir
- 17 Tem 2024
- 2 dakikada okunur
Hem yumuşak gücün hem de sert gücün rasyonel ve dengeli bir şekilde kullanılmasını Joseph Nye, akıllı güç olarak tanımlamıştır. Nye’a göre birbirinden ayrı olan bu iki tanımı bir araya getirerek birleştiren akıllı güç kavramı yalnızca, dengeli bir şekilde kullanıldığı taktirde geçerliliğini korur.

2007 yılında ABD başkanlık seçimlerinde ilk olarak ortaya atılan akıllı güç kavramı, ABD’nin zedelenen prestijini artırmak ve imajını düzeltmek amacıyla uygulanmaya başlanmıştır. Akıllı güç kavramı, var olan gücü artırıp hegemon olmayı amaçlamaz. Esas amaç, gücün dağıldığı ve tek bir ülkede birleşmediği durumda, kaynakları doğru bir stratejiyi hayata geçirmek maksadıyla harcamak yönünde bir politika izlemektir.
Teknolojinin de ilerlemesiyle birlikte, eski diplomasi yöntemlerinin görülme sıklığı her geçen gün azalıp yeni diplomasi türleri görülmeye başlanmıştır. Bu bağlamda, genel olarak akıllı güç ve yumuşak güç gibi dış politikaların izlendiğini görürüz. Ek olarak, Nye’a göre askeri güç uygulanarak ülkeleri etkisiz hale getirilebilir fakat fikirlerle başa çıkmak için askeri güç uygulamak yetersiz kalacaktır. Bu sebepten ötürü hem yumuşak gücün hem de sert gücün birlikte uygulanarak daha etkili olabileceğini ve bunu da akıllı güç terimi üzerinden gerçekleşebileceğini savunur. Nye, bu kavramın sadece ABD tarafından değil diğer ülkeler tarafından da kullanılabileceğini söyler. Dönemin ABD başkanı olan Obama’ya sunulan bu fikrin uygulanması durumunda, ABD askeri ve ekonomik olarak ulaşmayı hedeflediği güce bu şekilde ulaşabilirdi. Obama döneminde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Hillary Clinton ise, ABD’nin dünya liderliğindeki gücünün kaybedildiğinin hissedildiğini ifade etmiştir. Bu durumu tersine çevirmek için de siyasi, diplomatik, ekonomik ve askeri gibi pek çok kavramı belirterek, içlerinden hepsini veya en yararlı hangisi olacaksa onun kullanılması gerektiğini söyler.
Afganistan ve Irak müdahalelerinde sert güç politikaları uygulayan ve bundan zarar gören ABD, Libya’da yaşanan iç savaş sırasında izlediği politika ile bu durumu tersine çevirmeye yönelik bir politika izlemiştir. İlk olarak, sert güç uygulayarak NATO müttefikleri ile ortak hava operasyonları düzenlemiştir ve Kaddafi’nin askeri yönden zayıflamasına yönelik saldırılarda bulunmuştur. Fakat sonrasında, iç savaş sırasında zarar gören sivillere yönelik yardımda bulunmayı amaçlayan ABD, bu doğrultuda Libya’yı uçuşa yasak bölge ilan etmiştir ve sivil kayıpların yaşanmasının önüne geçmeye çalışmıştır. ABD aynı zamanda, iç savaş sonrasında yaşanılabilecek olası siyasi krizlere karşın muhalefet ile iş birliği de yapmıştır. Bu doğrultuda, Kaddafi sonrası dönemde Libya’nın yeniden inşasına ve bunun daha demokratik bir yolla gerçekleşmesine yönelik çalışmalarda bulunmuştur.
Hem sivillerin korunmasına yönelik çalışmalar hem de sürdürülen diplomatik faaliyetler ile yumuşak güç uygulayan ABD, ilk olarak düzenlediği hava saldırılarının yaratmış olduğu algıyı tersine çevirmek için medyayı da etkin bir şekilde kullanmıştır. Böylece gerek sert güç gerekse yumuşak güç uyguladığını gördüğümüz ABD’nin aslında akıllı güç uyguladığı görülmektedir. Her ikisini sentezleyip kullanarak, bunun uygulanabileceğini tüm dünyaya göstermiştir.
Comentários