top of page

ANLAMAYA ÇALIŞIYORUM

Yazarın fotoğrafı: Recep Sefer KöksalRecep Sefer Köksal

Uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında yelken çekme misali… Bir kıyıya varmayı umduğumu sanmıyorum.

Milattan sonra 21. Yüzyıl… Sene 2023… Teknoloji olarak yüz sene önce tahayyül dahi edilemeyecek noktanın çok daha ötesine ulaşıldı, aşılamaz denilen sınırlar birer birer tarihin tozlu raflarında yerini aldı bile. Uzayda kolonileşmeyi hedefliyor insanoğlu. Yapay zeka’ya bilinç kazandırılabilecek mi sorusuna cevap arıyor. Ama o da ne! Gökkubbe altında başka bir dünya daha var. O dünyada bir yerlerde meydana gelen hava olayı sonucu hayatını kaybeden yüzlerce insan, başka bir yerde yer kabuğunun tektonik hareketi sonucu ölen on binler, temel beslenme ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan, sağlık hizmetlerine erişemeyen ve hatta temiz suya ulaşamayan milyonlar… Bu bir kader planı mı? Bu mu semavi dinlerin bahsettiği mükemmel düzen? Yoksa bu da ilahi sınavın bir parçası mı? Tüm bu adaletsizlikleri geride bırakmak için kurtarıcı mı bekleyecek insanoğlu ; yoksa kendi mi çıkacak bu girdaptan? Yoksa adaletsizliği yaratan da insanoğlunun ta kendisi mi diyeceğiz?

 

Bir an için son söylediğimiz savı kabul edelim ve dünyadaki kaos ve adaletsizliğin kaynağı insanoğlu diyelim ve zamanda geriye doğru bir yolculuğa başlayalım, başlayalım ki bu adaletsizliğin nasıl ortaya çıktığını ve nasıl böyle bir boyuta geldiğini anlamayı deneyelim. Rehberimiz semavi dinler olsun, en başa kadar filmi saralım, Adem ve Havva hikayesine kadar. Evet işte geldik. İlk insanlarla beraberiz öncelikle onlara bir merhaba diyelim. Tüm kötü sıfatlardan münezzeh yaratıcı (Allah, Tanrı, vb.) Adem ve Havva’yı yarattıktan sonra adaletsizliği kendi mi öğretti yoksa kendisi adaletsizliği yaratıp zaman içerisinde Adem ile Havva ve çocuklarının hür iradesiyle adaletsizliği öğrenip uygulamasına mı göz yumdu? Bu noktada semavi dinlerin önemli argümanlarından olan bu dünyanın bir imtihan, geçiş kapısı olduğunu ve dünyevi ölümden sonra sonsuz hayatı vaat ettiğini hatırlatalım. Bu noktada şunu sormak istiyorum Tanrı kendi yarattığı insanları sınamak için bu dünyayı adeta bir oyun sahnesi olarak mı kullanıyor? Kendini böyle mi tatmin ediyor?(!) -Kaldı ki Tanrı sıfatları gereği zamandan münezzeh olduğu için geçmiş ve geleceğin tün bilgisine sahip ve kulunun vereceği kararları zaten biliyor, yani oyunun sonu zaten belli- Felsefenin temel sorularının birinin etrafında dolaşıyorum esasında bu satırları yazarken. “Mutlak iyi bir tanrı varsa kötülük nasıl var oldu?”

 

Tüm bu düşünceler ve cevapsızlıklar bulutu içerisinde anlamaya ve anlamlandırmaya çalışıyorum hayatı. Varabildiğim bir nokta da yok tabi. Uçsuz bucaksız bir okyanusun ortasında yelken çekme misali… Bir kıyıya varmayı umduğumu sanmıyorum. Gerçi dürüst olmak gerekirse yolculuğun başında bir varış noktası arzuluyordum. Lakin günbegün uzaklaştı limanlar ve nihayetinde ufuk çizgisinin dışına taşındı. Artık sadece kendimle sohbetlerim şeklinde geçiyor anlam arayışlarım. Artık aramayı da bırakmam lazım belki de. Dünyanın ve yaşamın sanıldığı kadar anlamlı olmadığı fikrine her geçen gün yaklaşıyorum. Daha küçük mutluluklar ile ömür denen geri sayım aracının sonuna kadar kendimi oyalamalıyım. Kimi zaman bir kadın eşlik edecek geri sayıma, bazen bir yolculukta bulacağım kendimi, çoğu zaman gündelik koşuşturma -işe gitme,ev içi rolleri yerine getirme,toplumun biçtiği rolleri yerine getirme, sorumluluklar…- fonda çalan müzikler eşliğinde ara sıra hobilerimle yaklaşacağım sona. Yoksa nasıl katlanabilir olabilirdi ki öleceğine her geçen gün daha da yaklaştığını bilerek yaşamak. Sahi neydi yaşamak?


Bu yazıyı Libya’da meydana gelen, binlerce insanın kaybolduğu ve ölenlerin sayısının 2500’ü aştığı sel afeti sonrası kaleme aldım.(11 Eylül 2023)

 

 

Comments


bottom of page