top of page

BEDENSEL ZARARLARDAN DOĞAN TAZMİNAT HESAPLAMALARI

Yazarın fotoğrafı: Ahmet Arif ErdoğanAhmet Arif Erdoğan

Bu yazımızda hepimizin adını sıkça duyduğu tazminat kavramının spesifik bir kısmını hukuki bir perspektifle yeniden ele alacağız.

Bedensel zarar Türk Borçlar Kanunu’nun 54.maddesinde sayılmıştır. Bu maddeye göre bedensel zararlar:

-            Tedavi giderleri

-            Kazanç kaybı

-            Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar

-            Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak sayılmaktadır.


Ancak bedensel zarar kaynaklarının bunlarla sınırlı olduğu yanılgısına kapılmamalıyız. Daha farklı zarar kalemleri de bedensel zararlara dahil olabilmektedir.

 Haksız fiil sonucu ortaya çıkan zararların maddi tazminata konu edilmesi halinde tazminatın nasıl belirleneceği konusunda hukukumuzda ayrı bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda kendisine geniş bir takdir alanı bırakılan Yargıtay’ın kararları tazminat hususunda başlıca kaynak niteliğindedir. Yerleşik Yargıtay kararlarından yola çıkılarak zarar ve tazminat miktarı belirlenmektedir. Tazminat hesabı yalnızca gerçekleşmiş zararlar bakımından değil, haksız fiil sonucu gerçekleşen zararın geleceğe etkisi bakımından da birtakım belirsizlikleri bünyesinde barındırmaktadır.  Yargıtay'ın bu belirsizlikler üzerine yıllardır verdiği istikrarlı kararlar günümüz uygulamasına da ışık tutmaktadır.


Maddi Zarar Hesaplanırken İncelenecek Hususlar

Haksız fiil sonucu mağdurun hayatı belli oranda değişmektedir. Maddi tazminatın amacı bu zorlaşmanın maddi kayıplarının hakkaniyet ilkesi gereğince haksız fiil faili tarafından karşılanması olarak da tanımlanabilir. Bu durumda incelenecek hususlar öncelikle bedensel zarara sebep olan olay devamında mağdurun hayatının hukuki ölçeklere göre bölündüğü dönemlerdir.


A-  Aktif dönem

Aktif dönem kişinin haksız fiilin neticesi meydana gelmeseydi çalışıp kazanç sağlayabileceği zaman olarak tanımlanmaktadır. Geleceğe yönelik bu tahminlerde akla gelecek ilk soru aktif dönemin yani kişinin kazanç sağlayacağı zamanın sonunu neye göre tespit edeceğimiz olacaktır. İşte bu noktada yukarıda belirttiğimiz yerleşik Yargıtay kararları devreye girecektir. Yargıtay istikrarlı kararlarında kadınların muhtemel çalışma yaşı sonunu 55 olarak belirlenirken erkeklerde bu yaş 60 kabul edilmiştir. Aktif dönem işleyen ve işleyecek aktif dönem olmak üzere iki kısma ayrılır

 İşleyen aktif dönem haksız fiilin gerçekleştiği tarih ile haksız fiilin görüldüğü davanın hüküm tarihi arasındaki süreyi kapsamaktadır. İşleyecek aktif dönem ise hüküm tarihiyle yukarıda belirttiğimiz cinsiyete göre 55/60 yaşlarından biri olan muhtemel çalışma yaşı sonu arasında geçen zamandır.


B-  Pasif dönem

Pasif dönem haksız fiil mağdurunun Yargıtay tarafından belirlenen süre ile muhtemel ölüm yaşı arasındaki süredir. Muhtemel ölüm yaşının belirlenmesi için çeşitli tablolar kullanılmakla beraber Yargıtay ‘PMF yaşam Tablosu’nu esas almaktadır. Bu tabloda kişinin haksız fiile maruz kaldığı sürede bulunduğu yaşa göre kalan tahmini yaşam süresi belirtilmektedir. İşte pasif dönem muhtemel çalışma yaşı sonuyla muhtemel ölüm yaşı arasındaki zamanı kapsar.


C- Muhtemel çalışma yaşı sonu

Haksız fiil mağdurunun eğer haksız fiil yaşanmasaydı kaç yaşına kadar çalışacağı elbette kesin olarak bilinemez. Ancak bu öngörülemezliğin tazminat hesabını sekteye uğratmaması bakımından Yargıtay araştırmalar yapmış ve her iki cinsiyet için farklı birer yaş belirlemiştir. Araştırmalar ışığında belirlenen bu yaş kadınlar için 55 iken erkekler için 60’dır.


D-  Muhtemel ölüm yaşı/bakiye ömür süresi

Maddi tazminatın hesaplanmasında dikkate alınacak süre doğal olarak zarar görenin ömrüyle sınırlı tutulmuştur. Zarar görenin bakiye ömrünün ne kadar süreceği ya da kaç yaşına kadar yaşayacağı bilinmemektedir. Bu bilinmezlik durumunda tazminat hesabı mümkün olmadığından bakiye ömrün belirlenmesi için birtakım tablolar kullanılmaktadır. Yargıtay verdiği kararları PMF yaşam tablosu kullanarak almaktadır. 1931 yılında oluşturulan bu tablo Fransız menşeili olmakla beraber Yargıtay tarafından halen kullanılmaktadır.


E-  Ücret

Kişinin haksız fiil yüzünden mahrum kaldığı kazançları hesaplamak için işyerinden aldığı ücret bilinmelidir. Zira tazminat hesaplanırken ücret konusu ekstra önem taşımaktadır. Nitekim tazminatın üst sınırı zarar miktarıdır ve zararın başlıca kaynağı kişinin mağdur olmadığı varsayımında kazanacağı ücret miktarıdır. Burada akıllara gelecek ilk soru gelecekte alınacak ücretin nasıl tespit edileceği hususudur.


Burada dikkat edilmesi gereken iki bölüm bulunmaktadır. Eğer kişinin işlenen aktif dönemde alacağı ücret kanunda öngörülen yollarla bilinmiyorsa kaza tarihinde aldığı ücret aynı tarihteki asgari ücrete bölünerek bir güncelleme oranı elde edilir. Buna göre mevcut güncelleme oranı işlenen aktif dönemdeki diğer yılların asgari ücretiyle çarpılarak o yıl mağdurun alacağı varsayılan ücret hesaplanır.


İşleyecek aktif dönem gelecek yılları kapsadığı için o yıllarda asgari ücretin kaç olacağı bilinmemektedir. Bu bilinmezliğin doğal sonucu olarak güncelleme oranı kullanılamaz ve o yıllarda alınacak ücret hesaplanamaz. Peki bu durumda zarar nasıl hesaplanacak? Yardımımıza artırım ve iskonto tabloları gelmektedir. Bu tablolar birinci yıldan başlayarak her yıl için %10’luk artırım ve iskonto oranını sağlayacak sayılar verirler. Bu sayılar zarar hesabında kullanılacak çarpımlardan biridir.  İşleyecek aktif dönemde mağdurun aldığı varsayılan maaş işlenen aktif dönemin son zamanında aldığı maaştır.


Pasif döneme gelindiğinde ücretin ne üzerinden hesaplanacağı tartışma konusudur. Yargıtay ise yerleşik kararlarında pasif dönem maaşını asgari ücret olarak almaktadır. Aynı zamanda işleyecek dönem gibi bu dönem de gelecek zamana dair bir zarar kalemi olduğu için artırım ve iskonto oranları uygulanır.


F-       Artırım ve iskonto oranı

Artırım ve iskonto oranı kişinin gelecekte kazanacağı varsayılan ücretin enflasyon gibi dış etkenlere ezilmemesi için kullanılacak güncelleme araçlarıdır. Ekonomik ölçeklerin yıldan yıla değişmesi sebebiyle artırım ve iskonto oranı için tek bir sayı belirlenememiş olmakla beraber bilirkişiler çareyi verileri tablolaştırmakta bulmuştur. Böylece kişinin işleyecek aktif döneminden itibaren kullanılmaya başlayacak ve 1-2-3 olarak yıllara göre numaralandırılmış artırım ve iskonto tabloları ortaya çıkmıştır.


G-      Maluliyet

Maluliyet bazı kaynaklarda - özellikle güncel kaynaklarda- işgöremezlik olarak geçmektedir. Haksız fiil mağduru zarar gördükten sonra geçici veya kalıcı bedensel zorluklarla karşılaşabilir. İşbu maluliyet oranı mağdurun X işini hallederken haksız fiil öncesindeki gösterdiği eforla bedensel zarar oluştuktan sonra gösterdiği efor farkıdır.  Örneğin kaza öncesi bir işi yapmak için gösterdiği eforun kaza sonrasında aynı iş bakımından %20’lik artışı bu kazada mağdurun %20 maluliyet oranına sahip olması şeklinde kabul edilir. Burada tazminat ödenme amacının olaylara etkisi doğrudan hissedilmektedir. Nitekim bu ödemenin amacı haksız fiilin gerçekleşmediği senaryoya olabildiğince yaklaşmaktır.


H-     Kusur oranı

Haksız fiil oluşurken haksız fiil failinin, mağdurun hatta olay anındaki dış etkenlerin haksız fiilin meydana gelmesinde etkisi tartışılmazdır. Ancak bu etkinin ve mevcut durumu doğuran olaylar bakımından gösterilen dikkat ve özenin miktarı kusur oranlarını belirlemektedir. Fail her haksız fiil sonucu bu sonuçların tamamıyla cezalandırılmaz. Bu cezalandırma hakkaniyet ilkesine aykırı olur. Haksız fiilin gerçekleşmesinde zarar görenin payı oranında tazminatta indirime gidilir. Dış etkenlerin kusur oranını etkilediği durumlarda kusur hesabının nasıl yapılacağı tartışma konusudur. Yargıtay bu hususta dış etken kusurunun zarar hesaplama esnasında fail ve mağdur arasında eşit dağıtılmasını öngörmekteydi. Ancak son zamanlarda bu kararından vazgeçen yüksek mahkeme, işverenin konumu göz önünde bulundurularak haksız fiil faili aleyhine %60-%40 oranında bir dağıtımı benimsemiştir. Örnek bir olayda fail %70 mağdur %20 ve dış etken %10 kusur oranına sahip olsun. Bu durumda dış etken kusuru olan %10’luk kısmın %60’ı (%6) faile eklenir. Bu durumda somut olayda haksız fiil failinin kusur oranı %70+%6=%76 olarak hesaplanır.


Yukarıda kısaca belirttiğimiz hususlar bedensel zararın doğumunda zarar miktarının hesaplanmasında kullanılacak genel yol haritası niteliğindedir. Verilen bu unsurların tamamı gerekli dönemlerde gerekli yerlerde çarpılarak bir miktar ortaya çıkartırlar. Bu işlemler pratikte genellikle bilirkişilere yaptırılmaktadır. Ancak bir hukuk fakültesi öğrencisinin teorik ve pratik düzeyde tazminat hesaplama bilgisine sahip olmasının etkileri meslektaşlar arasında dahi büyük öneme haizdir. Yazımızda verilen bilgiler yalnızca giriş niteliğinde olup kesinlikle bir bilirkişiye ya da avukatınıza başvurmadan faaliyete geçmeyiniz.  Nitekim unutulmaması gereken en büyük husus usulün esastan mukaddem olduğudur.

Kommentare


bottom of page