Obama'nın teröristlerle akraba olduğu, aslında gizli bir Müslüman olduğu, Arap genlerine sahip olduğu gibi onlarca iddia McCain'in mitinglerinde duyuluyordu. Hatta McCain'in bir mitinginde kalabalık içinde bir ses yükseldi: "Öldürün o teröristi" İşler çığırından çıkıyordu.

ABD'de 2008 Başkanlık Seçimleri Kampanya süreci oldukça ilgi çekicidir.
Bilindiği üzere bu seçimde Amerika Birleşik Devletleri tarihinde ilk kez Afrika Amerikalı bir kişi Devlet Başkanı seçilmişti.
Günümüzün çağdaş normlarıyla düşündüğümüzde siyahi bir insanın devlet başkanı seçilmesi dünyanın en olağan durumu gibi gözüküyor.
Oysa ABD'de bu durum böyle değildi.
Özellikle Güney eyaletlerde, 2000'li yıllarda bile, ülkedeki Afrika kökenli toplumun bir üyesinin Devlet Başkanı seçilmesini "felaket" gibi niteleyen ciddi bir kesim mevcuttu.
Bu psikolojiyi anlayabilmemiz için ABD tarihinin derinliklerine inmemiz gerek.
Günümüzde ABD'nin önemli bir nüfusunu oluşturan Afrika kökenli Amerikalılar, yüzyıllar önce Kıta'ya beyaz zenginler tarafından köle olarak getirilen insanların torunları.
Tarihin akışı içerisinde siyahlara haklar verilmiş olup kölelik ortadan kalksa da toplumların bellekerinde bazı yargıların değişmesi pek kolay olmayabiliyor.
Günümüzden sadece 70-80 yıl öncesine kadar ABD'de siyahlara karşı hukuki ayrımcılıkların var olduğunu düşünürseniz, 2000'lerde de hala beyaz üstünlüğüne inanan zihniyetin yok olmadığını tahmin edersiniz.
Elbette günümüzde bunu açıkça ifade edebilenler artık çok azınlıkta olsa da, yüzyıllar önce ABD'de köle olarak getirilen bir insanların torunlarının, Beyaz Adam'a önderlik etmesini hazmetmekte zorlananlar hala mevcut. Dolayısıya 2008 Seçimleri, yani bir siyahi Amerikalının başkanlığa bu kadar çok yaklaştığı seçimler, ABD'de Cumhuriyetçi radikaller için travmatik bir süreçti. Cumhuriyetçilerin adayı John McCain son derece tecrübeli ve sağduyulu bir isimdi. Partisinin radikalizme kaydığını görebiliyordu. Bu yüzden Obama ile rekabet ederken ılımlı bir dil kullanmaya özen gösterdi.
Obama'nın ırkı, inancı ve kökenlerine ilişkin iddiaları dile getirmedi. Deneyimsiz bir politikacı olduğu için başarılı bir başkan olamayacağını işlemeye çalıştı.
Gelin görün ki McCain'in bu dikkatli tutumu kampanyasının radikallerin eline geçmesini engellemedi.
Cumhuriyetçi Parti tabanında Obama'ya karşı olağanüstü bir öfke dalgası oluştu.
Obama'nın teröristlerle akraba olduğu, aslında gizli bir Müslüman olduğu, Arap genlerine sahip olduğu gibi onlarca iddia McCain'in mitinglerinde duyuluyordu.
Hatta McCain'in bir mitinginde kalabalık içinde bir ses yükseldi: "Öldürün o teröristi"
İşler çığırından çıkıyordu.
McCain, anlatmak istediklerini anlatamaz hale gelmişti.
Kalabalık çok öfkeliydi.
Böyle bir kampanya ile anılmak istemeyen McCain, bir mitinginde Obama için "terörist" diyen bir destekçisini susturarak şunları söyledi:
"Hayır hanımefendi, hayır. Obama belli konularda farklı düşündüğümüz ve siyasi rekabet içinde olduğumuz şerefli bir Amerikan yurttaşıdır"
McCain'in tüm bu iyi niyetli çabaları yetersiz kaldı.
Seçimin sonucu belirleyecek olan kararsız seçmen, Cumhuriyetçi Parti içindeki ırkçılığı ve radikalliği sezerek dümenlerini Obama'ya kırdı.
Obama da çok rahat bir galibiyet elde ederek ABD'nin ilk Afro Amerikan Başkanı seçildi.
Bu hikayeyi anlatmamın sebebi şu:
CHP'de bir süredir (hatta epey uzun süredir) Cumhurbaşkanlığı adaylığı tartışmaları almış başını gidiyor. Son alınan karar CHP'de Cumhurbaşkanı adayının parti üyeleri tarafından belirlenmesi. Bunun için bir önseçim hazırlığı var. CHP üyeleri arasında yapılacak bir seçimde Ekrem İmamoğlu'nun açık ara farkla birinci geleceğini öngörmek zannediyorum pek de zor olmasa gerek.
Nitekim, bu önseçim hamlesinin Mansur Yavaş'ı ekarte etmek amacıyla gerçekleştirildiğini düşünenlerin sayısı da pek az değil.
Mansur Yavaş, belki kazanma ihtimali olmadığını bildiği için belki de tümüyle kendisini bu sürecin dışında bırakmak istediği için CHP içindeki seçime katılmayacağını açıkladı.
Bazı görüşler, her iki ismin de Cumhurbaşkanı adayı olacağını; İmamoğlu'nun CHP'nin Yavaş'ın ise Bağımsız aday olarak yarışacaklarını; ikinci tura hangi isim kalırsa o ismin destekleceğini ifade ediyor.
İki ismin centilmenlik anlaşması imzaladığı ve Kampanya süreci boyunca birbirlerine karşı yaralayıcı olmayacaklarının sözünü verdikleri de ekleniyor.
Konfor alanından yapılan tüm bu değerlendirmeler, esasen sosyal psikolojiden ne kadar mahrum kaldığımızı gözler önüne seriyor.
Yazımızın başında anlattığımız süreçte görüldüğü gibi, böyle heyecanlı ve gergin dönemlerde liderler ne kadar itidalli olurlarsa olsunlar, destekçileri mutlaka birbirlerine bilenir ve sertleşir.
Henüz bir kampanya içinde olmamamıza rağmen bunu gözlemlerken kanın gövdeyi götürdüğü seçim döneminde bunun olmayacağını düşünmek yalnızca iflah olmaz bir iyimserlikle izah edilebilir.
Peki, bu durumda ne olur?
İkinci tura kalamayan adayın destekçilerinin, kalan adaya oy vermesi zorlaşır.
Dolayısıyla bu konu, Yavaş ve İmamoğlu'nu aşıp sosyal bir vaka haline gelebilir.
Her iki ismin de aday olduğu tüm senaryolarda mutlaka ciddi bir kutuplaşma yaşanacaktır.
Sertleşme ise sosyal demokrat seçmenden ziyade İmamoğlu'na destek verecek Kürt seçmen ile muhalif milliyetçiler arasında kendini gösterecektir.
Üstelik artık sosyal medya gibi bir çöplük de var.
Comments