BİR ŞEHRİ ANLAMAK
- Izzet Arslan
- 16 Oca 2024
- 2 dakikada okunur
6 Şubat tarihinde maalesef ülkemizin 11 şehri devasa bir felaket yaşadı. Gördüklerimi , gördüğüm acıları tarif etmem inanın bana kelimelerle mümkün değil. Harabe olmuş yerler , feryat eden yardım isteyen insanlar…

Ne yazık ki depremden sonra feryatlar bitmedi. Çadır , soba , battaniye gibi en temel ihtiyaçları için resmen mücadele etti insanlar. Zaman ilerledi aylar geçti aradan biraz gelişme kat etti şehir, biraz da unutuldu deprem. Bazı insanlar evlerine çıktı konteynr kentler kuruldu elde tutulur şeyler görebildik lakin yeterli mi ? Diye soracak olursanız size asla diye cevap veririm.
Geçmiş aylarda yaşananlar az çok böyleydi peki bugün bir deprem şehri olan Hatay nasıl? Hep birlikte buna cevap getirelim. Öncelikle halen insanlar su talep ediyor. Bazı ailelerin içersek biter diye düşündüğü için su içmediğine bizzat şahit oldum. Hayat devam etmeye çalışıyor ancak kısıtlı bir bölgede şehir merkezi dediğimiz yerlerde halen sadece iş makinaları ve kamyonlar var. Kamyonlar o kadar fazla ki trafiği bile tıkıyorlar. Belki kış geldiği için yıkım daha kolay olacaktır en azından toz daha az olacaktır ancak halkın kış kapıda konteynrda ne yapacağız diye düşünüp durduğundan emin olabilirsiniz. Çadırda bile kalanların olduğu bu kentte hükümetin ve ya herhangi bir belediyenin kış planı olduğunu düşünüyor musunuz? Ben hiç sanmıyorum. Buraya gelen bakanlara halk şikayetini iletiyor ancak aldığımız cevap hep aynı: ''Sayın Cumhurbaşkanımıza ileteceğim.'' Deprem bölgesi gibi acil ihtiyaçların her an değiştiği bir bölge de dahi karar alamayan en ufak talebi karşılayamayarak bu halkın sıkıntılarını çözemeyiz.
Peki sıkıntılar nasıl çözülür biraz da bunu konuşalım , size burda kaldığım süre boyuncaki kendi gözlemlerimi ve çözüm önerilerimi anlatayım. Her şeyden önce çadır da kalan herkes tespit edilmeli ve tek bir kişi bırakılmamalıdır. Çadırın pek güvenli olmadığından hepimiz hemfikirizdir zaten. Barınmadan sonra ısınma sorunu doğacaktır kışın geleceği kesinken şimdiden kış için gerekli komisyon kurulmalı (kurulacak her komisyon gönüllülük değil sorumluluk esasında resmi çalışan olmalıdır) ve mahallelere inmelidir. Ben örnek olsun diye dayanışma evleri ismini vererek konuşayım. Dayanışma evinde görevli devlet memuru birbirine yakın birkaç mahallede her Cuma günü çalışma arkadaşları gezecek ve sorunları bir bir not edecektir. Pazartesi ise mahallelerde ne temel ihtiyaç varsa temin edilmelidir. (su , yakacak , soba vb) Çok kritik noktalardan bir tanesi de iş yerleridir hayatın normale dönmesinde ticaretin önemi su götürmez. Malını kurtarabilmiş ya da mal alabilen esnaflar , boş arazilere konteynr kurup çarşılar kurabilmelidir. Yardımların doğru kişilere ulaşabilmesi ve nakit akışının artması bölgeye can suyu olacaktır ayrıca bölge halkındaki yardıma muhtaç insanlara otomatik olarak bir iş imkanı ihtimalini arttıracaktır.
Atlanan en önemli konu bence bölgede halen yaşamak zorunda kalan kişilerin sosyal aktiviteleridir. Halen artçı sarsıntılara , bunca sıkıntıya maruz kalacağı kesin olan insanların ruhsal durumunu iyileştirecek aktiviteler yapmak zorundayız. Mesela çocukların oynayacağı oyun sahaları olmalı ben hiç oyun sahası açılışı görmedim halbuki bunca işin gücün arasında çok basit kalacaktır. Konteynr kentlerin yanına 2 kale ya da pota veya kaydırak koymak inanın zor değil. Sanatçılar bölgeye daha sık gelip mini konserle insanlara moral olmalıdır. Bir diğer konu sınava çalışan gençlerdir. Dolmuşların geçtiği kritik ( ulaşımı her yere yakın birkaç yere) noktalara prefabrik yapıdan yapılmış , büyük ders çalışma alanları mecburidir. Aynı kitap ve öğretmen desteği sağlamamız gerektiği gibi. Çözüm önerilerim bu kadardı umuyorum ki zamanla tüm deprem yaşamış güzide şehirlerimizin sorunlarının kalmayacağı güzel günleri hep beraber yaşarız. Unutmayalım ki deprem öldürmez ama denetimsizlik , malzemeden çalma , savurganlık öldürür.
Saygılarımla...
Comments