Kral marx ( 1818 – 1883 ) , modern sosyalizm ve komünizmin kurucuları arasında yer alan alman filozof , ekonomist ve toplumbilimcidir . Marx , özellikle kapitalist ekonomik sistemin İşleyişini, çelişkilerini ve sonuçlarını ele alan analizlerle tanınır.

Eserleri ve teorileri, 19 yüzyılın toplumsal hareketlerine ve günümüz dünyasının ekonomi ve siyaset teorilerine büyük ölçüde etki etmiştir.
Artı değer teorisi :Artı değer , işçilerin ürettikleri toplam değerin , emek karşılığı ödenen ücretin ötesindeki kısımdır . Örnek vermek gerekirse bir işçi 8 saat çalışarak 100 birimlik bir mal ürettiğini misal sayarsak işçiye 30 birim ücret ödenirse 70 birim artı değer olarak tanımlanmaktadır.
Meta fetişizmi: Metaların değişim değerine odaklanması nedeniyle , üretim sürecindeki insan emeğinin görünmez hale gelmesidir örnek vermek gerekirse bir elektronik ürünü satın aldığımızda, bu ürünün hangi koşullarda kimler tarafından üretirdiği emek tarafını umursamayız.
Sermaye birikimi ve merkezileşme: Sermayenin sürekli olarak büyümesini ve küçük işletmelerin büyük sermaye sahipleri tarafından toplanmasını ve tekelleşmeye yol açan beraberinde büyük riskler getiren bir görüştür.
Kapitalist üretim döngüsü ve krizler: Kapitalizm , üretim ve tüketim arasında sürekli tekrarlanan bir döngüye dayanır. Bu döngü sermaye birikimi ve genişlemesi üzerine kurulur . Ancak bu süreçteki çelişkiler ve dengesizlikler ekonomik krizlere gebedir .
Sınıf mücadelesi: Kapitalizm , iki ana sınıfın çatışmasına dayanır burjuvazi( üretim araçlarının sahibi olan sermaye sınıfı ) ile proletarya ( emeğini satmak zorunda olan işçi sınıf ). Bu çatışma, kapitalizmin içsel çelişkisi olup , sistemin yıkılmasına ve sosyalist bir düzenin kurulmasına yol açacağı öngörülmektedir.
Değer teorisi: Marx’a göre , metaların değerinin kaynağı , onların üretimde harcanan toplumsal olarak gerekli emek zamanıdır. Kapitalizmde , işçilerin emeğiyle ürettiği değer , işçiye ödenen ücretten fazladır . Marx , bu sürecin işçilerin sömürülmesine ve kapitalist krizlere yol açtığını savunur. Değer teorisi, kapitalist ekonomide eşitsizlik ve sömürü ilişkilerini anlamak için temel bir çerçevedir.
Yabancılaşma: Marx yabancılaşmanın temel nedeninin özel mülkiyet ve kapitalist üretim ilişkileri olduğunu savunur.
Kapitalist sistemde: İşçiler üretim araçlarının sahibii değildir, emeğin ürününü , işçinin kontrolünden çıkar ve kapitalistin mülkü haline gelir, bu durum işçinin kendi emeğini bir meta olarak satmasını zorunlu kılar. Sonuç olarak marx’ ın yabancılaşma kavramı, kapitalist toplumlarda insan emeğinin ve toplumsal ilişkilerin nasıl metalaştırdığını anlamak için kritik bir çerçeve sunar.
Günümüzde teknolojik gelişmeler ve küresel kapitalizmin etkisiyle yabancılaşma farklı
biçimlerde kendini göstermektedir. Das kapitalin günümüze yansımaları
Gelir ve servet eşitsizliği: Das kapitaldeki sınıf ayrımları ve artı değer kavramını, günümüzdeki gelir ve servet eşitsizliği verileriyle ilişkilendirebiliriz. Örneğin, dünyanın en zengin %1’lik kesiminin sahip olduğu servet geri kalan %99 ‘un durumu.
Teknolojik gelişmeler ve otomasyon: Marx’ın emeğin yerini sermaye alır tespitini , modern iş gücü kayıpları ve teknolojik dönüşümle bağdaşlastırabiliriz. Özellikle yapay zeka ve otomasyonun işçi sınıfı üzerindeki etkisini tartışabiliriz.
Tüketim kültürü ve kapitalizim :Günümüzdeki aşırı tüketim kültürünü , kapitalizmin süreklilik için yarattığı tüketim bağımlılığı ile ilişkilendirebiliriz.
Kapitalizm ve krizler
Marxın döngüsel krizlerine dair öngörülerini 2008 finansal krizi ile ilişkilendirebiliriz veya
küresel tedarik zinciri sermaye birikiminin küresel ölçekte yarattığı iş gücü sömürüsünü ve
çevresel taribatı tartışabiliriz .
Sonuç olarak günümüz ekonomik sisteminin marx’ın teorilerinden ne kadar etkilenmiş veya bu teorilerle ne kadar açıklanabilir değerlendirebiliriz .
Komünist sistemde ise kapitalist sermayenin yerini monarşik,şiddet içeren,değişimlere karşı yönetim ve insanların sınıflandırılması yatmıyormu