top of page
Furkan Güler

EĞİTİMİN KISACIK GEÇMİŞİ

Bir ülkede başta gelen ve özellikle itina edilmesi gereken bir takım temel devlet politikaları olur. Örneğin Milli savunma temel bir devlet politikasıdır. Her gelen hükümet bu devlet politikasına riayet ederek çeşitli temaslarda ve faaliyetlerde bulunur.

Bununla beraber tarım temel bir devlet politikasıdır. Her gelen hükümet tarımda devletin temel politikasını esas alarak üretimi arttırma, ürünü tüketiciye en makul ve ekonomik yoldan sunma, ancak süreçte üreticiyi de mağdur etmeme gibi eylemlerde bulunmalıdır. Milli güvenlik ve tarım politikaları gibi başlıca en önemli devlet politikalarından birisi eğitimdir. Günümüz dünyasında eğitim meselesi milli bir mesele olarak ele alınır. Çünkü eğitim sizin gelecekte ortaya çıkartmak istediğiniz insan ve toplum profilini oluşturur.


Türk tarihinin bütün döneminde eğitim öncelikle milli bir mesele olarak ele alınmıştır ve örgün halde organize edilmiştir. Örneğin Orhun kitabelerini düşündüğünüzde bu kitabelerin didaktik bir dili vardır. Yani karşımızdaki insanı bir takım mesajlar verilmektedir. Topluma ve bireye mesajlar içeren bu kitabelerin durduk yere o alana dikildiği düşünülemez. Öyle anlaşılıyor ki metnin içeriği ve iki yazı dilinin bulunması bu metinleri okuyup anlayabilecek insanların da var olduğunun dolayısıyla temel bir okuryazarlık eğitiminin olduğunu gösterir. Orhun metinlerinin içeriği bakımından ideal vatandaş tipini ortaya çıkartmasının amaçlandığını söylemek yanlış olmaz.


Türklerin islamiyette tanışması ile beraber eğitimin içeriğine bu sefer İslami unsurlar da eklenmeye başlamış ve bir Türk İslam eğitim modeli ortaya çıkmış.


Ne zaman ki Osmanlı Devleti kurumlarının dönemin ileri memleketleri olan Avrupa ülkelerinin kurumlarından geri kaldığını anlamasıyla eğitimde yeni yaklaşımlar ele alınmaya başlanmıştır. Her ne kadar ilk yapılan yenilikler askeri alanda olsa da Tanzimat sonrası ortaya çıkan Osmanlı vatandaşlığı kavramının eğitime dahil edildiği görülmektedir. Devletin dağılmasının önüne geçebilmek adına toplumun aydınlatılması gerekmektedir. Bunun içindir ki Tanzimat aydınları ve dönemin siyasi organizasyonu çocuğu birinci elden eğiten kişi olarak anneyi görmüş, çocuktan önce anne eğitimine önem vermiştir. Ancak burada da görülüyor ki eğitim İyi vatandaş yetiştirme kıstası içerisinde kalmıştır. Aynı zamanda Türk tarihinin askeri kısmının yoğun olmasından kaynaklı sağlık eğitiminin veya sağlık alanındaki bilgi birikiminin daha gelişkin olduğu gözler önündedir.


Eğitimle ilgili en kapsamlı çalışmanın Cumhuriyet yıllarında olduğunu söylemek mümkündür. Yeni kurulan cumhuriyetin gerek bir ulus devlet olması gerekse bir an önce Anadolu'yu imar edebilmek adına üretimi artırması çabası eğitimi şekillendirmiştir. Dolayısıyla cumhuriyetin ilk yıllarında ortaya çıkan eğitim modeline göre görülüyor ki kırdan kalkınmanın başlatılması amaçlanmıştır.


Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu konuya verdiği önemi anlamanın en basit yolu Kütahya Eskişehir muharebeleri sırasında yenilgi almış olmamıza rağmen Ankara'da toplanan maarif kongresidir. Bu kongrede eğitimin temel esasları kabul edilmiştir. Düşünün ki bir taraftan memleket işgal altında, önünüzde kaybedilmiş bir muharebe var ama siz gelecek yıllarda uygulayacak olduğunuz eğitim politikasının temel ilkelerini belirliyorsunuz.

Cumhuriyet yıllarında eğitim konusunda kırsal kalkınmanın ele alınmasının en güzel örneği köy enstitüleri olmuştur. Milli Eğitim bakanı Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı tonguç'un ortaya koyduğu çalışmalarla açılan enstitüler, kupkuru Anadolu bozkırının üretime açılmasını sağlamış, okur yazar oranını arttırmış, köylü çocuğuna keman çalmayı öğretmiş, o köylü çocuklarını Dünya ile buluşturmuştur. Aynı zamanda enstitülerin eğitiminde kullanmış olduğu yöntem ve metod yaparak yaşayarak öğretimin bizzat kendisidir.

Eğer ki siz eğitim modelini şekillendirecekseniz bunu kompleks bir halde ele almanız ve mutlaka Çağdaş görüşleri barındırmanız gerekmektedir. Hepimiz küçükken yaşamış olduğumuz bazı olayları ömür boyunca hatırlarız. Çünkü o olayları bizzat yaşayarak tecrübe edilmiş ve neticelerini görmüşüzdür. İşte bu yaparak yaşayarak öğretimin bizzat kendisidir. Aynı zamanda içinde bulunmuş olduğumuz çağda bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Dolayısıyla yaparak yaşayarak öğrenimin yanında öğrenmeyi öğretme becerisinin de kazandırılması gerekmektedir. Bu da demektir ki meraklı, okuryazarlık becerileri kazandırılmış,  eleştirel ve sorgulayıcı yaklaşımı edinmiş bireyler yetiştirilmelidir.

Günümüz Anadolu coğrafyasına baktığımızda çeşitli etmenlerden kaynaklı Anadolu nüfusu batıda toplanmıştır. Dolayısıyla Batı illerinde nüfus yoğunluğunun arttığı ve buna bağlı olarak çeşitli kent sorunlarının ortaya çıktığını görüyoruz. Öte yandan Anadolu coğrafyasının üretim yapılabilecek arazilerinin boş kalması, kırsalda üretime dahil edebileceğiniz aktif genç nüfusun azalması veya olmayışı gelecekte karşımıza muazzam bir gıda sorunu getirecektir. Tabii kırsalda üretimin azalmasının tek sebebi nüfusunu ortadan kaybolması değildir bunu tetikleyen mali yük oldukça ağırdır. Mazot gübre ve tohum fiyatlarına baktığınızda elde ettiğiniz yıllık tarımsal gelir önümüzdeki yılı amorti edememektedir. Ancak siz özellikle gıda piyasasını ucuzlatmak istiyorsanız öncelikle tarım sahalarınızı tam kapasiteli üretimi açmalısınız. Döviz endeksli gıda ithalatı doğal olarak piyasada büyük bir enflasyon yaşatmakta. Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitimin üretimle birlikte ele alınmış olması örneğinden hareket ederseniz bugün hem yeni istihdam sahaları açabilir, hem eğitiminizi o dört duvar arasındaki köhnemiş teorik halden çıkartır, yaparak yaşayarak öğrenme modelini tatbik etme imkanı bulursunuz.


Bununla birlikte eğitimde Bir de milli olmak sorunu vardır. Bütün ülkeler eğitim müfredatlarında her ne kadar ideal insan modeline esas alsalar da öğrenme alanları ve kazanımlarda ideal vatandaş modeli de görülmektedir ki bu bir gereksinimdir. Özellikle Anadolu coğrafyası gibi kozmopolitik yapıda olan coğrafyalarda vatandaşlık bilinci devlet ve toplumun geleceği açısından çok önemlidir. Suriye coğrafyasında yaşanan siyasi istikrarsızlık ve savaş durumunun Türkiye'ye ittiği bu sığınmacı akını karşısında eğitimin milli karakterinin korunması ve cumhuriyet değerlerinin sıkı sıkıya sarınılması gerekmektedir. Aksi takdirde eğitimin milli halden uzaklaştırdığınızda ortaya çıkarttığınız vatandaş modelinde büyük sorunlar yaşar ve toplumun dağılmasına yol açarsınız.


Bir sonraki yazımızda öğretmen meselesini ele alacağız.


Sevgilerle...

Comments


bottom of page