İran’ın siyasî, kültürel ve toplumsal zorluklarıyla adeta yüzleşir. Film, Marjane karakterinin perspektifinden; devrimin getirdiği umutlar, hayal kırıklıkları, baskı ve bireysel direnişin hikayesini anlatır.

Totalitarizmin Tanımı
Totalitarizm; bir ülkenin tüm sosyal, kültürel, politik ve yönetim alanlarının tek bir siyasi gücün hakimiyetinde olması demektir. Totalitarizm bir ideoloji değil, bir siyasi sistem ve yönetim biçimidir. Totalitarizm tek bir güce; yani tek bir ideolojiye, tek bir partiye veya bir lider figürüne dayandırılarak; vatandaş özgürlüklerini, muhalefeti ve toplumun tümünü bastırmayı ve kontrol altına almayı hedefler. Totaliter egemenliklerin görüldüğü ülkelerde; propaganda, yoğun devlet gücü ve müdahelesi, şırıngalaştırılmış ideolojik eğitim, bireysel özgürlüklerin sekteye uğratılması ve muhalif parti, kuruluş, STK’larının da bastırılması görülür. Totalitarizm genellikle bir lider figürü yaratır ve bu figürün liderlik otoritesini vurgular. Bu figür ise ülkenin en güçlü figürü olarak devletin tepesinde tam otoriter bir şekilde tanımlanmıştır. Totaliter egemenlik, toplumun tüm alanlarına tesir eder; bireylerin özel yaşamına, şahsî düşüncelerine ve hareketlerine müdahelede bulunur. Bunun amacı ise toplumu; ülkenin tepesindeki liderin belirlediği ideolojiye uygun bir şekilde yaşamaya zorlamaktır. Totalitarizm kelimesi, özellikle 20.yy’ın ilk yarısında Nazi Almanya’sı, Sovyetler Birliği, Faşist İtalya gibi yönetimleri açıklamak için kullanılmıştır. Totalitarist egemenlikler demokrasi ve liberal değerlere zıt bir siyasi yönetim olup; bireysel özgürlüklerin kısıtlanması ve devlet gücünün aşırılaşmasıyla ilgilidir.
Totalitarizm Başlığı Altında İncelenen ‘’Persepolis (2007)’’ Filminin Özeti
Persepolis, filmi İran’da büyüyen ve çeşitli zorluklara maruz kalan Marjane’nin yaşam öyküsünü ve ülkesindeki politik değişimleri anlatan, filmin yönetmenlik koltuğunda oturan Marjane Satrapi’nin otobiyografi türündeki çizgi romanından uyarlanan bir animasyon filmidir. Marjane karakteri, 1970’lerin İran’ında Şah rejiminin yönetimde olduğu dönemde doğar. Marjane, ailesinin politik görüşlerinden etkilenir. Marjane’nin ailesi; devrimci değişimlere ve darbelere karşı tutum almış yapıda bir ailedir. İran’da yaşanan türlü politik ve toplumsal olaydan sonra 1979’da İslamî Devrimin akabinde İslam Cumhuriyeti’nin resmen kurulmasıyla; ülkede siyasî, kültürel, toplumsal ve bireysel baskılar artar. Marjane henüz küçük yaşlarda rejime karşı bir tutum sergiler. Marjane’nin sergilediği bu tutum ona türlü zorluklar yaşatır. Marjane’nin ailesi onu Venedik’e gönderir. Marjene’nin, Venedik’e gitmesiyle beraber yabancı bir toplumda bireysel kimliğini bulma süreçleri başlar. Akabinde Marjane yabancı kültüre ayak uyduramamasından ve ailesine karşı olan özleminden ötürü geri İran’a döner. İran’a döndükten kısa bir süre sonra İran’ın siyasî, kültürel ve toplumsal zorluklarıyla adeta yüzleşir. Film, Marjane karakterinin perspektifinden; devrimin getirdiği umutlar, hayal kırıklıkları, baskı ve bireysel direnişin hikayesini anlatır. Bu film hem kişisel bir yaşam öyküsü hem de siyasi olarak Totaliter egemenlikle varlığını sürdüren İran’a ve İran tarihine sert ve eleştirel bir bakış açısıdır.
Totalitarizme ''Persepolis'' Filminden Bakış Ve Eleştiri Renkli Ve Siyah Beyaz Sahneler Ayrımımın Getirdiği Eleştiri
Film, Avrupa’da bir havaalanı sahnesiyle açılış yapar. İlk sahnede Marjane karakterini yetişkin bir kadın olarak görürüz. Ardından Marjane’nin çocukluğundan başlayan hikayeleri dinler ve izleriz. Bu sahnelerde göze çarpan detaylardan biri ise; Avrupa’yı tasvir eden sahnelerin renkli, İran’ı tasvir eden sahnelerin siyah beyaz olmasıdır. Bu anlatımın aslında birçok sebebi vardır. Bu sebeplerden ilki eser sahibi olan ve aynı zamanda filmin yönetmeni olan Marjane Satrapi’nin filmde de göreceğimiz üzere İran’daki anılarının pek iyi olmayışıdır. Satrapi burada hem çocukluk anılarının hezimetini hem de İran’da hâkim güç olan Totaliter Baskıcı Egemenliği siyah beyaz ve renkli sahnelerle eleştirmiştir. Diğer bir sebep ise çok eleştirel ve akılcı bir yapıya sahiptir. Dünyanın birçok yerinde Avrupa’dan ‘yaşanılır, harika bir yer’ olarak bahsedilirken Ortadoğu coğrafyasından ‘kan, zulüm, dehşet, vahşet’şeklinde bahsedilir. Yönetmen de iki yönlü bu eleştirisiyle Ortadoğu’daki insanların da insan olduklarını ve tıpkı Avrupa’daki insanlar gibi düz, sıradan ve mutlu bir yaşam sürdürmek istediğini anlatır.


Totaliter Egemenliğin İnşası İçin Dini Propaganda Eleştirisi
Filmde toplumun büyük bir çoğunluğunu desteğiyle Şah’ın devrilmesinin ardından gelen rejim, eskisinden çok daha baskıcıdır ve laik kesimi daha zor günlerin beklediği anlaşılır. Yeni rejim farklı tüm unsurları temizlemek istediği için, bu durumdan Marjane’in ailesi de payına düşeni alır. Filmde Marjane’nin çocukluğunun geçtiği sahnelerden birinde Marjane ‘’Şah’ı Allah’ın seçtiğini’’söyler. Bu durum aslında politikacıların yönetime gelebilmek için topluma karşı yalanlarla nasıl bir propaganda yürüttüklerini gösterir. Özellikle Totaliter Egemenliklerde din kavramı topluma karşı sürekli malzeme olarak kullanılmıştır. Gerek Nazi Almanya’sı gerekse Faşist İtalya ve Sovyetler Birliği din kavramını iktidara gelmek ve iktidarlarını güçlendirmek için kullanmışlardır. Kendilerinin tanrı tarafından görevlendirilen ve sözde hizmet için gönderilen kimseler olduğunu iddia etmişlerdir. Ve sonucunda da bu liderler kendi kendilerini, etrafındaki kitleler aracılığıyla da tanrılaştırmışlardır.
Politik ve Sosyal Manada Totalitarizmin Eleştirisi
Filmde İran İslam Devrimi öncesini de görürüz. Partilere katılan insanlar, özgürce istediklerini giyebilen kadınlar ve genel olarak mutlu bir toplum göze çarpar. Ancak bu atmosfere rağmen yine de insanlar mevcut yönetimden memnun değiller ve Şah’ın gitmesi için yürüyüşler düzenlerler. Şah’ın gitmesini muhafazakâr kesim kadar laik kesim de ister. Yeni şah geldikten sonra ise memnun olunmayan tablo yerini; sert, baskıcı, bireysel özgürlükleri kısıtlayan ve ülkede savaşların yaşandığı bir tabloya dönüştürmüştür. Halk ‘yeni gelen, aktif olandan kötü yönetemez’ mantığıyla yönetimi değiştirerek İran’ın bir bataklığa sürüklenmesine şahit olmuştur. Yeni gelen Totaliter Şah ülkede sefaletin başlamasına, ülkenin savaşa girmesine ve bireysel tüm özgürlüklerine harap olmasına neden olmuştur. Yönetmen bu eleştiriyi de eski-yeni görüntüler arasında zaman geçişi yaparak dramatik bir şekilde ekranlara sunmuştur.
Batılı Güçlerin Eleştirilmesi
Filmin bir sahnesinde yine Marjane’nin küçüklüğünde babası ona ülkenin kuruluş hikayesini anlatır. Bu anlatıma göre; Mevcut Şah’ın babası tıpkı Atatürk gibi, İran’ı modernleştirip cumhuriyetini kuracağını söylemiştir. Bu gelişmeyi duyan İngilizler ve çeşitli Batılı politikacılar Şah’a; ‘kendin imparator olabilecekken neden bir cumhuriyet kurasın ki?’ demiştir. İmparatorluğunu güvencesi olarak da ülkedeki tüm petrolün İngiliz ve Batı kontrolüne verilmesini istemişlerdir. Bunun sonucunda ise her türlü destekte bulunacaklarını söylemişlerdir. Bunların akabinde Şah’ın Babası antlaşmayı kabul edip Totaliter-Baskıcı rejimin duvarını örmüştür. Filmde yapılan eleştiride ise Batılı güçlerin kurnaz olduğunu ve kendi çıkarlarına yarayan her şeyi gözü kapalı şekilde yapabilecekleri gösterilmiştir. Kilometrelerce öteden bir ülkenin iç dinamiklerine müdahale etmeye gelen Batılı güçlere karşı önlem alınması gerektiğinin de vurgusu yapılmıştır. Zira toprağında güneş batmayan imparatorluk gibi adlarla ortaya çıkan politikacıların da birtakım Totaliter Egemenliğin hizmetçileri olduğu ortadadır. Bugün Avrupa ne kadar medeni ne kadar özgür ve refah gözükse de tüm bunların temelinde; acı, zulüm, işgal ve suçsuz insanların ölmesi yatmaktadır. Filmde de bu uyarı gayet akılcıl bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Araştırmanın Genel Sonucu: Araştırma kapsamında; filmlerle ele alınan kapitalizm ve totalitarizm düzenlerinin insanları nasıl bir karanlık ve çıkmaza sürüklediği görülmüştür. Teoride, birbirinden bağımsız ve farklı iki düzen gibi görünse de aslında birbirinden hiçbir farkları olmadığı ortadadır. Kapitalizm insanların hayatını; özgürlük, zenginlik, hedonizm, imaj ve gösteriş gibi suni kavramlarla, totalitarizm ise; güç, dengeler, güvenlik ve din gibi suni kavramlarla mahvetmiştir. Aslında kapitalizm de totalitarizm de güçlüyü daha güçlü, güçsüzü daha güçsüz yapmaktadır. Totalitarizmde de kapitalizmde de belirli bir güce hizmet söz konusudur. Bu güç totalitarizmde bir çeşit lider figürü, parti, politikacı iken kapitalizmde de; markalar, inovasyonlar ve teknolojilerdir. Kapitalizm dünyayı yönetme gücünü amaçlarken, totalitarizm de toplum tandanslı bir yönetme gücünü isteyerek akabinde yönetme gücünü daha da genişletmek ister. Yani kısacası iki dünya düzeni de insanların hayatını bir çeşit karanlığa ve bataklığa sürüklemektedir.
(Persepolis filmi ve They Live filmi birlikte ele alınmıştır. İki incelemenin de okunması tavsiye edilir.)
Comments