top of page

İMAMOĞLU KAZANABİLİR Mİ?

Yazarın fotoğrafı: Emirhan YörükEmirhan Yörük

İstanbul'da hem yerel seçim hem de bir nevi genel seçim yapılacak. AK Parti kaybettiğini geri alma, CHP ise 14 mayıs mağlubiyetine rağmen siyasete tutunma savaşı veriyor. İmamoğlu'nun ''tamam mı devam mı'' yarışı kader niteliğinde.

Türkiye tarihinin en göz önünde, en cafcaflı, en entrikalı ve en herkesin değer atfettiği seçimin arifesinde, Cumhurbaşkanı Adaylığında ismi en çok geçen, en çok da bu uğurda irade ortaya koyan adaylardan birisiydi. Ve hatta belki de seçimin kaybedilmesine yol açan, 3-6 Mart arasında, Meral Akşener'in masayı devirmesindeki bahanelerin başındaydı. 6 Mart'ta da Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı ilan edilmişti. Anlayacağınız üzere, takribi son 2 yıldır, Ekrem İmamoğlu, daha ziyade İstanbul'un dışındaki konumlarda en çok ismi geçenlerdendi. Şimdi döndük dolaştık ve gene hikayenin başladığı yere geri döndük. Bu sefer bir hikayenin başlangıcının ve mucizenin değil, 'tamam ya da devam' niteliğinde bir paragrafın sınavını verecek.


Ekrem İmamoğlu, 5 yıl önce Beylikdüzü'nden Kemal Kılıçdaroğlu'nun oluruyla ve desteğiyle İBB Adaylığına soyunmuştu. Her ne kadar 14 ve 28 Mayıs seçimlerinden hayati yaralarla da ayrılmış olsa, 5 yıl önce olur verdiği bir isim tarafından devrine son verilen isim Kılıçdaroğlu oldu. Bu, en nihayetinde reel siyaset noktasında Ekrem Bey'in becerilerine dair önemli bir nüans, tüm dezavantajlarına rağmen her zaman şapkadan tavşan çıkarabilme potansiyeli sebebiyle net bir şerh düşmüş olayım.


Son CHP Kurultayı'nın ne kadar hayırlı bir sonuç olduğu ise çok tartışılası. Önceki seçimlerden, tüm muhalefetin konsolide edildiği 2023 genel seçimlerinden mağlubiyetle ayrılan bir genel başkanla, yeni söylem üretmek zannımca zordan öte imkansız olacaktı. Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu Başkanlığı ise yeni bir hikaye yazabilmesi açısından yüksek, çift başlı düzenden çıkabilecek uyumsuzluklar hasebiyle ise alçak bir hikaye yazıyor.


Masayı Devirenler; İYİ Parti

İBB seçimlerinde İmamoğlu'nun adaylığını sadece CHP üzerinden okumak pratikte oldukça hatalı. İmamoğlu, seçilirken seçmeni Altı Ok'a mühür basmaya ikna ettiyse de teoride İyi Parti'nin de adayıydı. Meral Akşener ve İyi Parti, 3-6 Mart tarihinde seçimin kaybedilmesine yol açan ''masayı devirme'' girişimlerini Ekrem İmamoğlu'na ve Mansur Yavaş'a adaylık çağrısı üzerinden etik zemine oturtmaya çalışmıştı. Bugün ise ''onlara oy vermeyin, onlar iyi belediye başkanlığı yapamaz, bize oy verin.''in propagandasını yapmayı kendilerine vazife kıldılar.


İyi Parti, CHP'nin bastonu olma makusluğunu kırma iddiasıyla, tarihleri boyunca elde ettikleri tüm kazanımları riske ederek bağımsız bir siyaset çizecek. Bu noktada demokrasi adına ve bir seçmen olarak İyi Parti'nin bu duruşunu takdir etmeliyim. 2 kutba hapsedilmiş bir siyaset anlayışından ne yeni fikirler ne de gerçek manada siyaset üretebilme imkanı çıkardı. Türkiye'de ittifakların iç düzende işleyiş şekli, susmak ve tahammül sınırında beklemek olarak ilerliyor. İttifak, Türkiye Halkı ve siyasetçileri için çok hayırlı bir kavram değil şu an için. Bu kavramı ''hayırlı'' kılacak olan siyasiler oldukça kötü bir sınav verdi. Mutabakat ruhuna dair sadece ufak emareler görebildik.


İlçe Başkanlıklarına varıncaya dek CHP'nin desteğiyle kurulan İyi Parti, bu bağımsızlık savaşını oldukça sancılı bir şekilde veriyor. Birkaç aylık süre zarfında, milletvekillerinin %10'undan fazlasını kaybetmiş durumdalar. Tüm sürece rağmen hala Türkiye'nin en büyük ve en güçlü 5 siyasi partisinden biri olma konumlarını koruyorlar. Seçim heyecanının, sancıyı yakın bir zamanda, en azından seçim sonuna kadar tamamen bastıracağına inanıyorum.


İzmir'de Ümit Özlale'yi açıkladılar ama İstanbul ve Ankara'da hala aday belli olmuş değil. İki şehirde de adayların belli olmasıyla birlikte daha net konuşmak mümkün olacak lakin ben seçime dair bir tahmin oluşturmaya çalışırken, İmamoğlu için en avantajlı, İyi Parti için ise en dezavantajlı senaryoyu referans alıyorum çünkü İmamoğlu'nun kaybedecekleri varken, İyi Parti'nin ise bağımsızlık dışında kazanacak bir şeyi yok.


Hür ve Müstakil İyi Parti

2019 Yerel Seçimleri'nde İstanbul'da CHP, İyi Parti'nin Esenyurt, Küçükçekmece Avcılar gibi pek çok önemli ve yüksek nüfuslu yerlerde ne ilçe belediye başkanı ne de belediye meclis üyesi adayı çıkarmasına izin verdi, İyi Parti, logosuna dair propaganda yapamadı. Bu baskı ortamında İyi Parti'nin İBB Meclis'ine dair önemli bir momentumdan mahrum kaldığını ifade etmek lazım. Buna rağmen İstanbul Genel Meclis seçiminde İyi Parti'nin oyu %3,47 oldu.


Pek çok insanın hesaba katmadığı bir diğer veri ise 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi. Genel ve yerel seçim dinamiklerinin farkını elbette ki biliyorum ama Meral Akşener'in 2018'de aldığı oyu ''Hür ve Müstakil'' İyi Parti söylemine yatırmak mantık dışı değil. Hatta günümüz siyasi konjonktürüne daha yakın, ortak aday tezinin karşısında bir Meral Akşener ve bunun tersine uyum sağlayarak meclis seçimlerinde ittifak içerisinde kalan bir İyi Parti vardı. Meral Akşener, Türkiye geneli %7,3 oy alırken partisi aşağı yukarı %10 oy almıştı. Buradaki farkı, İyi Parti'yi muhalif olduğu için desteklemesine rağmen ortak adaya karşı olması sebebiyle desteklemeyen ''İyi Partililer'' olarak okumak doğru olacaktır. Ve nihayetinde ''Hür ve Müstakil'' Meral Akşener İstanbul'da %4,75 oy aldı. 2019 ve 2018 yıllarında Meral Akşener'in ortalama İstanbul'daki ''Hür ve Müstakil'' oyu %4,1 durumda. Ben önümüzdeki seçimde, İyi Parti adına en kötümser senaryoda bile %3,5'in altına mümkün ihtimal düşeceğini sanmıyorum.


Son seçimde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkarak anketlerde daha önde gözüktüğünü iddia ettiği Ekrem İmamoğlu'nu ve Mansur Yavaş'ı adaylıkta öne süren Meral Hanım, halktan hiç takdir toplayamaz mı? Meral Akşener'in haklılığı kanıtlanmasa da bir ihtimal olarak tezleri tarihte yer aldı.


Gordion Düğümü; DEM Parti

Herkesin aldığı saf, 3 aşağı 5 yukarı belli olmuşken DEM Parti'nin tavrı hala daha büyük bir muamma. Kürt seçmenin, 28 Mayıs seçiminde Kılıçdaroğlu'na güçlü desteğinden pek de fazla vazgeçmemesine rağmen CHP'ye küskün olduğu oldukça aşikar. Zafer Partisi ile olan protokol noktasında ise CHP duruşundan hiç geri durarak ''mahçubiyet'' de göstermedi, bunun küskünlüğü perçinleyeceğini düşünmek olası...


Erdoğan karşıtlığı, DEMli seçmen noktasında önemli bir bağlayıcı unsur olarak bulunmaya devam ediyor. Aday çıkarmayarak Ekrem İmamoğlu için en avantajlı tercihte bulunacağı varsayalım, şu andaki siyasi ilerleyiş de nitekim o şekilde gözüküyor.


Yeni ve Hırçın Ateş; Zafer Partisi

Son dönemde dezenformasyonlarla, manipülasyonlarla ve çarpıtmalarla da azdırılmış olsa siyasete dair en çok konuşulan konu Türkiye'deki yabancılar ve onlara dair en sert karşı duruşu gösteren Zafer Partisi oldu.


Son genel seçimlerde benim tahminlerimin çok çok üstünde bir halde Türkiye genelinde %2,3, İstanbul'da ise %2,9 oy aldı. Daha önce yerel seçimlere katılmadığı için, Zafer'in oyunu, komplike ve öngörülebilir bir şekilde ele almak oldukça zor. Aynı zamanda yaş ortalaması çok düşük, heyecanlı ve dinamik bir seçmen kitlesi var. Bu seçmen kitlesinin zaaflarından yararlanarak yüksek oy aktarımı da sağlanabilir, bu seçmen kitlesini Zafer Partisi dışında hiçbir partinin tatmin edememesi durumu da yaşanabilir.


İstanbul'un Türkiye'nin en çok yabancı barındıran şehri olduğunu düşünürsek bundan Zafer Partisi'nin yararlanacağını düşünmek ve bunun üzerine kampanya kuracağını düşünmek oldukça makul elbette ki. Seçmenleri, kazanamayacağını bilmesine rağmen ve manipüle ediliyor da olsa duruşunu temsil etmesi adına oy vermekten çok fazla kaçmayacaktır. Lakin Erdoğan karşıtlığı ve olası İstanbul'da AK Parti zaferinin önüne geçmek adına seküler ve genç seçmenlerin yarıdan fazlasının İmamoğlu'na teveccüh göstereceğine inanıyorum.


Zafer Partisi'nin adayı, Zafer adına en kötümser senaryoda bile %1'in altına düşmeyecektir.


CHP Küskünleri Kulübü; Memleket Partisi

Son noktada Muharrem İnce'nin İmamoğlu ile sıcak bir toplantı geçirdiği görmüştük. İnce bir aksilik olmazsa İmamoğlu'na desteğini açıklayacaktır ama Muharrem Bey'in söylediği bir tez vardı, ''Ben, AK Partili ailelerin çocuklarından da oy alıyorum.'' diyerek muhalefet için karşıdan oy aldığını anlatıyordu. Muhalefet muhalefet etmesi hasebiyle hanesine az da olsa yansıyan bu oyların hemen hemen hiçbirini taşıyamayacağını düşünüyorum, ve pekala CHP'ye zaten oy verme şansı zate bulunan Memleket Partisi seçmeninin CHP'ye yöneltilmesinin kolay ve kayıpsız olabileceğine inanmıyorum. Genel Başkan olmasına karşın kitlenin Muharrem İnce tarafından taşınamayacağını düşünüyorum. Her şeye rağmen aday göstermezse İmamoğlu'na bir yatkınlık sağlayacaktır.


DEVA Partisi

İstanbul'da DEM Partisi'nin aday göstermemesi durumunda, DEVA'nın daha önceden bireysel hak ve özgürlükler eliyle Kürt seçmenle ciddi bir temas kurabildiği masadayken bundan siyaseten bir başarı çıkarabilir. DEVA, İstanbul'da Kürt kökenli bir belediye başkanı adayı ilan ederse, DEM seçmeninden ciddi bir pay alacaktır. En kötümser senaryoda bile %1'in altında oy almayacağını düşünmek rasyonalite gereğidir.


Saadet-Gelecek Grubu

Mecliste grup kurmaları, muhafazakar muhalif camiada birleşmelerinin getirdiği momentum ve Filistin mevzusundaki duruşları son dönemde artı üstüne artı kazanmalarına yol açtı. Millet İttifakı'nın son bulması da söylem açısından daha rahat hareket ederek istedikleri siyaseti kurabilmelerine olanak sağlıyor.


İBB Adayı çıkaracaklarını ve kampanyanın ağırlığını İmamoğlu'nu karşıtlığı üzerinden kuracaklarını düşünüyorum. Çünkü ancak bu sayede YRP'nin kazandığı oyların bir kısmını telafi edebilmeleri mümkün olabilir. Aksi durumda Yeniden Refah, bağımsız da katılırsa o camianın bir numaralı temsilcisi olma özelliği kesin bir hale getirir.


Muhafazakar camia için gönül rahatlığıyla oy verilebilir bir aday belirlediklerinde, bir önceki seçimde Saadet zaten %1,2 almıştı. Birlik olma momentumu iki partiyi birden %1'in altına kolay kolay düşürmez.


Yeniden Refah Partisi

Açık konuşayım, hemen hemen tüm siyasi partileri takip eden bir insanım, başarı veya başarısızlık gibi iki temel olguyu da gözlemlemek bence oldukça öğretici bir durum. Ve ben YRP'nin kuruluşunu izlediğimde, sonrasındaki ilerleyişi gördüğümde tabela partisi olacağına neredeyse emindim. Kocaman yanılmışım.


Fatih Erbakan'ın ailevi imajıyla, hür ve müstakil siyaset yapmaya hasret ''Milli Görüş'' camiasının çalışkanlığı ortaya son dönemin en büyük sürprizini çıkarttı. Yargıtay'ın geçtiğimiz günlerde siyasi parti üye sayılarındaki son durumu paylaşmasıyla birlikte durum rasyonel zeminde rakamlar tarafından da ilan edilmiş oldu. YRP, tüm rakiplerinin fersah fersah önünde 100.000'e yakın yeni üyeyi partisine katmış durumda. Üstelik, AK Parti, Gelecek, DEVA ve Saadet gibi orta-sağ / sağ tandanslı partilerin tamamının üye kaybettiği bir ortamda bunu sağladı. İstanbul'da %3,3 oy kaydederek, İstanbul'daki tüm bölgelerden Milletvekili çıkardı.


Başkanvekili Doğan Aydal, geçtiğimiz günlerde HalkTV'de katıldığı bir programda Murat Kurum'u ve AK Parti belediyeciliğini ağır bir şekilde eleştirmişti. YRP yönetiminden hızlıca bir açıklama geldi ve söz konusu ifadelerin kişisel olduğunu vurgulayıp kurumsal bir duruşla Doğan Bey'in ifadelerine desteksizlik gösterdiler. Bu hızlı reaksiyonun AK Parti ile olan ittifakın habercisi olduğuna inanıyorum.


Üstelik, 2019 yerel seçimlerinden sonra siyasi olarak her şey AK Parti'nin istediği gibi gitmişken ve 14-28 Mayıs seçimlerinde tarihi zaferlerle ayrılmışken İstanbul'a almak için önemli bir aşama kat edildi, sağ cemiyetin naturel bir konsolidasyon içerisinde olduğunu okuyorum. Akıntıya karşı yüzmek, YRP'nin alternatiflik sempatisini yitirecektir.


Sol-Sosyalist Çizgidekiler ve TİP

TİP'in ve DEM Parti'nin başını çektiği sol siyaset Türkiye'de görünürlüğünü önemli ölçüde artırıyor. Yıllar sonra net sol bir oluşumun mecliste sandalye sahibi olması önemli bir temsil gücünün yanı sıra örgüt bazında da bir hareketlilik ve yeni insan kaynağı eklenmesi gibi artılarının olduğunu görüyorum.


TİP, diğer sol topluluklardan kadrosunun popülerliği ile ayrılıyor. Türkiye geneli %2'ye yakın oyu olmasına karşın metropol olan şehirlerde oyu Türkiye ortalamasının 2 katı seviyelerinde. Mecliste her ne kadar 4 Milletvekilleri de olsa, kılpayı kaçırdıkları birçok yer var. Birkaç yüz oy daha alınmış olsa İzmir'den İrfan Değirmenci de Milletvekili olacaktı gibi senaryo sayısı azımsanmayacak sayıda. 4 vekilin de 3'ünün İstanbul'dan çıktığını unutmayalım.


Sosyalist Güç Birliği İttifakı da Türkiye ortalamasının 3 katını İstanbul'da alıyor. %1'lik bu oy, 13.000 oy farkla kazanılan bir şehir için göz ardı edilemez bir oy oranında.


Sol topluluğun yakın zamanda Kadıköy'de adayını Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu olarak açıklaması İstanbul'da ne kadar iddialı ve agresif olacaklarına dair güçlü bir delalet diye düşünüyorum. Aynı zamanda sık sık TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın bağımsız siyaset vurgusu taşıyan açıklamaları medyada yer buluyor.


Sol siyaset, siyaset yapma imkanı bulduğu bu altın fırsat günlerinin altını doldurarak uzun yolunda, yola taşları döşemeye başlıyor. Bağımsızlıklarından taviz vermeleri tarihi fırsatı kaçırmalarına neden olabilir.


Nihayetinde

Ekrem İmamoğlu için en iyimser senaryoda, İyi Parti %3, Zafer Partisi %1 ve DEVA Partisi %1 oyla birlikte toplamda %5 gibi bir rakamda. Bu rakam, sol partileri hiç katmadığımızda dahi devasa bir makas yaratıyor.


Murat Kurum tarafında ise tek dezavantaj YRP gibi dursa da, YRP'nin tabanının ''İstanbul'u geri alma'' hikayesine ortak olacağını, aday belirleme esnasında bu tepkisini hissettireceğini veya aday gösterildiği takdirde de genel seçimlere nazaran daha düşük bir teveccühle YRP'ye geri dönüş yapacağını öngörmek, çok düşünmeye gerek kalmadan sonuca gidilebilecek bir durum.


2023 Genel Seçimleri'nden sonra her ne kadar muhalefet kanadında motivasyon eksikliği oldukça yüksek olsa da zor bir seçimin içindeler. Kaybetme-Kaybetmeme etrafında bir seçim geçirmelerini bekliyorum.


Benim asıl merak ettiğim, 2023'de devasa bir mağlubiyet alan muhalefetin 2024 Yerel Seçimleri'nden de mağlubiyetle ayrılırsa neler yaşayacağını görmek olacak. 2023 Seçimleri'ne dair bedel ödeyen tek kişi Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Bu seçim de kaybedilirse sadece bir yerel seçim kaybedilmiş olmaz, tüm ferdleri iki seçimin de hesabını ödemek zorunda kalacak.

Comments


bottom of page