top of page

İNSAN KALABİLMEK

Yazarın fotoğrafı: Hilal Büşra ÇavdarHilal Büşra Çavdar

Son hızla gelişen teknoloji karşısında “insan olmak” bildiğimiz anlamını korumaya devam edebilecek mi?

Geçtiğimiz günlerde Elon Musk’ın sahibi olduğu Neuralink isimli şirket ilk kez insan beynine bir çip yerleştirdiklerini duyurdu. Bu teknolojinin öncelikli kullanım amacı nörolojik bazı rahatsızlıklara sahip insanların günlük hayatını kolaylaştırmak ve bu rahatsızlıklara bağlı olarak yaşadıkları kaslarını kontrol edebilme güçlüklerini minimize etmek. “Telepathy” ismi verilen bu çip sayesinde telefon ve bilgisayar gibi aletleri düşünce gücüyle kontrol edebilmek mümkün olacak. Teknoloji ve sağlık sorunları yaşayan bireyler açısından her ne kadar olumlu bir gelişme olsa da insan beynine direkt olarak bir elektronik çipin yerleştirilmesi, seneler önce bilim kurgu filmlerinde görmeye başladığımız yarı insan-yarı robot varlıkların gerçek hayatta karşımıza çıkabileceğinin habercisi olabilir mi?

 

Bir tarafta bunlar olurken diğer yanda Apple, Vision Pro isimli sanal gerçeklik gözlüğünü piyasaya sürdü ve çok enteresan görüntüler yayılmaya başladı. Otoyolda kendi kendine gidebilen otonom araçların şoför koltuğunda bir de sanal gerçeklik gözlüğü takan insanlar, metroda otururken bu gözlüğü takıp dünyadan tamamen kopuk bir şekilde başka şeylerle uğraşan insanlar, yolda yürürken bile bunu takıp bir şeyler yapan insanlar… Bu icatlar, ihtiyaçları karşılamak ve zamanı daha verimli kullanmak veya boş vakitlerini farklı bir deneyimle daha keyifli geçirmek isteyen insanlar için elbette çok güzel imkanlar sunuyor. Fakat insanın en önemli ve ayırt edici özelliği olan düşünebilme, akıl edebilme gibi yetileri yavaş yavaş devre dışı bırakabilme gibi bir potansiyel de taşıyor.


Beynimiz mucizevi bir organdır ve biz farkında olmadan saliseler içerisinde sayısız işlem gerçekleştirerek bizi hayatta tutar. Öyle ki, aklımıza bir fikir geldiğini düşündüğümüzde bile bu fikrin oluşabilmesi için gerekli işlemleri öncesinde çoktan tamamlamıştır.  Örneğin öğrenme süreci, beyindeki nöronların birbiriyle bağ kurması ve bu bağın giderek güçlenmesi sonucu gerçekleşir, bir bilginin aklımızda ne kadar güçlü yer ettiği aslında bu nöronların bağının ne kadar güçlendiğiyle alakalıdır. Yabancı dil öğrenmeyi ele alırsak, bir dilde ustalaşmak uzun zaman alabilir fakat beynimizi zorlayan bir aktivite olduğu için gelişime büyük etkisi vardır. Vision Pro gibi cihazlar sayesinde ise gözümüzün önünde istediğimiz yabancı dilde istediğimiz herhangi bir metni veya videoyu saniyeler içerisinde birkaç el hareketiyle bildiğimiz dile akıcı bir şekilde çevirebiliriz. Ya da oturduğumuz yerden hiç kıpırdamadan 4 tane farklı ekranı aynı anda açıp birinde çalışabilir, diğerinde film oynatabilir, ötekinde sosyal medya akışını takip edebilir, başka birinde ise online alışveriş yapabiliriz. Kulağa ilk anda çok havalı gelse de bu korkunç bir şeye dönüşebilir.

 

Çünkü sizin için halihazırda her şeyi yapabilen, sizin yerinize düşünebilen ve aksiyon aldırabilen cihazlar var olursa, bir süre sonra insani ihtiyaçları gidermek dışında sizin hiçbir şey yapmanıza gerek kalmaz. Mesela çağımızın “tablet çocukları” çoğu insanın tepkisini çekmektedir, önceki nesiller sokaklarda büyüyüp güçlü arkadaşlık ilişkileri kurduğundan, oyunlarla gerçek hayatı deneyimleyerek büyüdüğünden bahseder, öyle değil mi? Günümüzde yetişen çocukların çoğu maalesef bunun yerine kendilerini bildikleri andan itibaren telefonlar ve tabletlerde oyunlar oynayarak, videolar izleyerek büyüyorlar ve bunun sonucunda ciddi fiziksel ve ruhsal problemler yaşıyorlar. Fakat yine de bu çocuklar da birbirleriyle -önceki nesil kadar olmasa da- oyunlar oynayıp beraber vakit geçirebiliyor. Mevcut gidişatta ise yetişkinler de adeta birer tablet çocuğuna dönüşürse gelecek nesilleri “insan olmaya” kim yönlendirecek?

 

Dolayısıyla tüm bu gelişmeleri faydalı ve bizi ileri taşıyacak şekilde kullanabilmek için şapkamızı önümüze koyup düşünebilmek, her yeni gelişmeyi sorgusuz ve filtresiz kabul etmemek oldukça önem taşıyan bir konu. İnsanlığın çağlar ilerledikçe farklı alanlardaki gelişmelerle değişimler ve dönüşümler geçirmesi, medeniyetin daha da zenginleşmesi için yeni kapılar aralarken, bizi biz yapan değerleri barındıran ve koruyan kapıların kapanmaması dileğiyle…

Comments


bottom of page