İnsani diplomasi tanım olarak, insani duyguların ön planda olduğu ve insanın çıkarlarını baz alan bir diplomasi anlayışıdır. Klasik diplomasinin aksine, devletin çıkarları önceliği olmaz.

Günümüzde insani diplomasiyi uygulayan pek çok uluslararası kurum ve kuruluş olduğu gibi sivil toplum kuruluşları da mevcuttur. İçerisinde, her türlü doğal ve yapay afeti, sivilleri etkileyen terör faaliyetlerini ve siyasi veya ekonomik krizlerin sebep olduğu insani dramları gibi yaşanan olayların çözümü için bir perspektif sunmaktadır. Aynı zamanda, bir ülkede yaşanan insani dramlara çözüm sunamayan devletler için de yardım elini uzatmak maksadıyla geliştirilmiş bir diplomasi türüdür. Zor durumda olan insanlar için, barınma, gıda, ilk yardım gibi hizmetler sunmayı da içinde barındırır.
İnsani diplomasi aynı zamanda, iklim değişikliği, kalkınma ve insan hakları gibi konuları da içinde barındır. Bunları hayata geçirmek için birçok çalışmada bulunulmuştur, bu çalışmalara örnek olarak; Binyıl Bildirgesi, Paris Bildirgesi ve Monterrey Mutabakatı verilebilir. Tüm bu çalışmaların ortak amacı ise “hiç kimseyi geride bırakmama” anlayışıdır. İnsanı temel alan bu diplomasi anlayışının liberal görüşün güç kazandığı dönemde ortaya çıkması tesadüf değildir. Özellikle, Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan insani dramların bir daha yaşanmaması gibi bir amacı da içinde barındırır. Bu doğrultuda, İkinci Dünya Savaşı’nda yükselen ansi-semitist düşünceler ve ırkçı söylemlerin ortadan kaldırılması gerektiğini savunur. Bu ve bunun gibi zararlı düşüncelerin bir daha ortaya çıkmaması için de uluslararası örgütlerin kurulması ve Milletler Cemiyeti, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği gibi örgütlerin iş birliğini artırmaya yönelik teşvikleri sayesinde, bu zararlı düşüncelere olan eğilimler her geçen gün azalmaktadır. Çatışmanın yerine ekonomik çıkarları öne süren bu örgütlerin yer yer güç odaklı olması yönünde de eleştiriler yapılmıştır.
İnsani Diplomasi kavramına ilk olarak, 2007 yılında yayınlanan “HumanitarianDiplomacy: Practitioners and Their Craft” adlı makalede değinilmiştir. Klasik diplomasi anlayışının üzerinden binlerce yıl geçmesine rağmen çok yeni bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Geleneksel diplomasi anlayışının tamamen eski veya kötü olduğu için ortaya çıkmış bir kavramdan ziyade diplomasiye farklı bir perspektif katma amacıyla ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda, klasik diplomasi çalışmalarını eleştirmek gibi de bir amacı yoktur. İnsani diplomasi, insani yardımları barışçıl bir yol izlemek maksadıyla ortaya atılmıştır. Hem çok yeni bir kavram olmasından ötürü hem de çok geniş bir bakış açısına sahip olmasından ötürü net bir şekilde tanımının yapılmasının zor olduğu düşünülmektedir.
Philippe Regnier’in tanımına göre insani diplomasinin temelleri 19. Yüzyıldan itibaren atılmaya başlanmıştır. Günümüzde insani diplomasinin geldiği noktada hem klasik diplomasi kavramını uygulayıp hem de uluslararası örgütlerin ve sivil toplum kuruluşlarının insani yardımı içeren politikalarını kapsamaktadır. Marison Harroff-Tavel’e göre insani diplomasi, devleti ve devlet dışı aktörleri de kapsayarak geniş bir iletişim ağına sahip olduğuna vurgu yapmaktadır. Bu iletişim ağının ise korunması gereken insanların haklarını savunmaya yönelik politika izlemesini ve bu tür insanlara erişimin kolay bir şekilde sağlanmasını için kullanılması gerektiğini savunmaktadır.
Hazel Smith ise insani diplomasi kavramını, ilgili ülkelerin ve uluslararası kurumların ortak bir amaçla hareket edip çatışmanın sona ermesine yönelik izlenmesi olarak tanımlar. Yaşanan insani dramlarda güçlü ülkelerin bu durumla alakalı farklı düşünceleri, bazı çıkarları veya müdahalesi söz konusu olabilir. Bu gibi durumların yaşanmaması için insani diplomasiyi, tam anlamıyla insanı baz alarak ve vicdani temellere dayandırarak bu çalışmaların yürütülmesi gerektiğini söyler. Bunun sağlamaması durumunda ise, insani diplomasinin temel yapı taşlarını oluşturan ögelerin anlamını yitireceğini savunur. İnsani diplomasiyi uygulayan aktörlerin rollerinin sınırlı olduğunu savunan Smith, yaşanan insani dramların sorununu kökten çözmekten ziyade, zarar gören ve yardıma muhtaç insanların eksikliklerini gidermeye yönelik bir amaçla yürütüldüğünü savunur. Bu doğrultuda insani diplomasinin uygulanış açısından sınırlı olduğunu ve bu sınırı aşmanın pek de mümkün olamayacağını savunur.
Comentarios