Önemli olan sadece var olmak değil, anlamlı bir şekilde hayatta kalabilmektir. Her geçen gün bir değerimizi daha kaybettiğimiz bu çağda, en önemli varlığımız olan ahlâk yapımız geri dönülmez bir şekilde bozuluyor.

Ahlâk yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal boyutu olan sosyal bir gerçekliktir. Bir toplum, ahlâk yapısını kaybettiğinde çöküşe sürüklenir; zulümler artar, sapkınlıklar yaygınlaşır ve insanlar hukuk yerine kuvvetle çözüm aramaya başlar. Peki bizler bu denli büyük bir sorunun ne kadar farkındayız?
Ahlâk kelimesi, Arapça kökenli olup “yaratılış, huy” anlamına gelir. Türkçe sözlüklerde ise ahlâk, “bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallar” olarak tanımlanır. İnsanlığın varoluşundan bu yana her toplumun kendine özgü bir ahlâki yapısı olmuştur. Bu yapı, kültür, örf ve adetler, ananeler, etnik yapı gibi faktörlere bağlı olarak toplumdan topluma ve zamana göre farklılık gösterir. Günümüzde ahlâkın evrensel boyutları hızla aşınmakta ve toplumsal yapıyı tehdit etmektedir.
Yapılan bir araştırmaya göre, “Şu an sizin de hayatınızı etkileyen ve çözülmesini istediğiniz Türkiye’nin en önemli 3 sorunu nedir?” sorusuna toplumun %9’u, “toplumsal ahlâk yapısının bozulmasını” bu üç sorundan biri olarak belirtmiştir. Kadın cinayetlerinin gün geçtikçe artması, çocuk istismarları ve cinayetleri, bireylerin “özgürlük” adı altında her türlü sapkınlığı meşru görme düşüncesi; saygı, anlayış ve merhamet gibi temel değerlerin zayıflaması bu sorunun en büyük nedenlerindendir.
Türkiye’de her yıl yüzlerce kadın canice hayattan koparılmaktadır. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun (KCDP) verilerine göre, 2008-2023 yılları arasında toplam 4.414 kadın öldürülmüştür. KCDP’nin 2023 Yıllık Veri Raporu’na göre, kadın cinayetlerinin %41’inde fail, kadının evli olduğu erkektir. Bu oranı %14 ile birlikte olunan erkek, %11 ile bir tanıdık ve %9 ile eskiden evli olunan erkek izlemektedir. İnsan, özellikle kadın hayatının bu denli değersizleştiği bir çağda, hakların yalnızca gücün üstünlüğü ile elde edildiği bir düzenle yüz yüzedir.
Bunun yanı sıra çocuk istismarları, toplumun ahlâk yapısındaki bozulmanın en büyük göstergelerinden biridir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2023 yılında güvenlik birimlerine götürülen mağdur 242.875 çocuğun %12’si (yaklaşık 29.000 çocuk), cinsel istismara maruz kalmıştır. Çocukları koruyamayan bir toplum, geleceğini de koruyamaz. Nitekim, Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, "Vatanı korumak çocukları korumakla başlar."
Bireylerin kaybettikleri değerler artıkça, topluma olan bağlılıkları azalmaktadır. Bu, kurallara uymaktan uzaklaşmalarına ve sapkın davranışlara yönelme eğilimlerinin yükselmesine neden olmaktadır. TÜİK’in 2022 yılına ait adli istatistiklerinde, en sık işlenen suçlar arasında hırsızlık, yaralama ve uyuşturucu ticareti yer almaktadır. Ayrıca, cinsel saldırı suçları son yıllarda ciddi bir artış göstermiş; 2022 yılında yaklaşık 30 binin üzerinde cinsel suç kayıt altına alınmıştır. Tüm bu suçların artması, insanların birbirlerine duyduğu güven, hürmet, sevgi ve hoşgörü duygularını zedelemektedir.
Bireyler arasındaki uzaklaşma, toplumsal yapının temellerini sarsmaktadır. Birlik ve beraberlik değerlerinin kaybolması, yalnızca çıkar ilişkilerinin ön planda olduğu sahte ilişkilerin kurulmasına yol açmaktadır. Toplumlar artık birbirine güvenmek yerine yanıltmayı, övmek yerine ezmeyi, sevmek yerine üstünlük kurmayı tercih ediyor. Bu da ahlâk yapısını her geçen gün daha da zayıflatıyor.
Ahlâk yapısını yitirmiş bir toplum, çürümüş bir elmaya benzer. Dış kabuğunda pürüzler olan bir elma tüketilebilir ancak iç kısmı çürümüş bir elma yenilemez hale gelir, dış kabuğu pürüzsüz olsa bile...
Comentários