Notre Dame’ın Kamburu isimli eserde Victor Hugo’nun bizlere sunduğu enteresan bir karakter olan Quasimodo ile iş dünyasındaki belirli bir karakter tipi arasında oldukça büyük benzerlik var. Nasıl mı?

Dünyanın en meşhur eserlerinden biri olan, hakkında besteler yapılıp müzikale, filme hatta animasyona uyarlanan bir kitap; Notre Dame’ın Kamburu. Victor Hugo’nun meşhur kitaplarından biri olan eserde doğuştan vücudunda bazı şekil bozuklukları olan, görüntüsü insanları korkutacak derecede vücut hatlarına sahip olan, adeta bir “canavara” benzeyen bir karakterden bahsedilir; Quasimodo. Quasimodo’nun sıra dışı ve korkutucu bu görüntüsü yüzünden insanlar ondan kaçmakta ve onu toplumdan dışlamaktadır. Kendisi zangoçluk yapmaktadır yani bir kilisenin hizmetlerini görüp çan çalmakla görevlidir. Bu korkutucu görüntüsünün sebep olduğu dışlanma dolayısıyla mecburen izole bir hayat yaşayan Quasimodo, kaba görüntüsünün aksine oldukça nazik, narin ve iyi duygularla dolu bir kalbe sahiptir ve Esmeralda adında çok güzel bir genç kadına platonik aşıktır. Ömrü boyunca asla karşılık bulamayacağını bile bile bu aşk sebebiyle Esmeralda’ya her türlü hizmeti etmekten çekinmemiş ve hiçbir zaman da beklentiye girmemiştir. Bir süre sonra bazı olaylar patlak verir ve Esmeralda ölüme mahkûm edilir. İnfaz gerçekleştikten sonra Quasimodo da görünürden kaybolur. Belli bir zaman sonra ikisini de bir mahzende bulurlar: Quasimodo, Esmeralda’nın ölü bedenine sarılmış ve kendisi de ölümü beklemiştir. Hikâyenin özeti çok kısa biçimde bu şekildedir.
Şimdi gelelim bunun iş hayatıyla alakasına, her iş yerinde belirli tipte bazı insanlar vardır. Kimisi fiziksel olarak iş yerindedir ancak beyni bambaşka yerlerdedir ve sürekli türlü bahanelerle kaytarma peşindedir, kimisi mesai saatlerine sadık biçimde gelir, işini yapar ve gider yani gayet sıradan ve problemsizdir, kimisi sürekli hastalanır veya özel hayatındaki bütün problemleri iş yerine taşıyıp herkesi bıktırır. Bunun gibi birçok farklı türde çalışan davranışı görülebilir ancak biri vardır ki herkese gerekenden fazla faydası dokunduğu halde kendi hanesine yalnızca zarar yazılıp durur. Kendi sorumluluklarını yerine getirmekle kalmaz, diğer iş arkadaşlarının veya patronlarının da işlerini onlar için kolaylaştırır, bir süre sonra onların sorumluluklarını da üzerine almaya başlar, en sonunda ise yapmaması gereken fakat üzerine yüklenmiş tüm sorumlulukları birikip adeta Quasimodo gibi kambur hale gelir ve iş yerinde herkese karşılıksız hizmet etmeye başlar. Bu insanlar genelde hayır deme konusunda problem yaşayan insanlardır ve etraflarındaki insanlar bu konuda onları suistimal etmeye başlarlar. İşte iş dünyasının Quasimodo’ları maalesef bu insanlardır.
Eğer şirkette çalışanları her yönden koruyan ve gözeten bir kültür yoksa, insan kaynakları işini düzgün yapıp çalışanların mental iyi olma halini ve iş-yaşam dengesini sağlamalarına yardımcı olmuyorsa, mobbing yapıldığında yönetim bunu tespit edip failine gerekli yaptırımları uygulamıyorsa; o iş yerinde bir yerlerde bir Quasimodo, yorgun ve umursanmayan hatta teşekkür edileceği yerde aksine hor görülmüş biçimde, sessizce sırtında kambur olmuş tüm işlerin altında ezilip, bitmeyecek görevler için karşılıksız ve nafile bir çaba gösteriyor demektir.
Çok temel olarak bakarsak; iş yeri insanların bir amaç doğrultusunda bir arada toplandığı, belirli bir konuda emek verip, maaş, yan hak veya ek ödüllendirme mekanizmalarıyla bunun karşılığını aldığı bir yer olsa da aslında hiçbir zaman bununla sınırlı değildir. Gerçek hayatta olduğu gibi iş hayatında da türlü türlü insanlar vardır ve bunların bazıları, kendini diğerlerinden üstün görüp onlara adeta psikolojik işkence çektirmeye meyillidir. Böyle bir durumda olanlar için izlenecek adımlar sırasıyla önce yöneticinizle durumu paylaşmak, çözüm gelmezse veya zaten yöneticinizden mustaripseniz durumu insan kaynakları ile görüşmek, oradan da çözüm çıkmazsa üst yönetime gitmek veya uluslararası bir kurumda çalışıyorsanız yurtdışındaki ilgili kişileri bu durumdan haberdar etmektir (genellikle yurtdışı merkezli kurumlarda bu tip durumlar ne yazık ki ülkemizde olduğundan çok daha fazla ciddiye alınmakta ve çok hızlı biçimde gerekli aksiyonlar alınmaktadır). Bunların dışında fiziksel ve ruhsal sağlığınızı çok ciddi etkileyen, hatta bunları kaybetmenize sebebiyet veren durumlar mevcutsa elbette yasal yollarla hakkınızı aramak da kesinlikle yapılması gereken bir harekettir. Nasıl olsa sonuç çıkmayacak, üstelik işimden olacağım diye düşünmek sizi yalnızca daha uzun süre bu kamburla yaşamaya mahkûm edecek ve her gün bir öncekinden daha çekilmez hale gelecektir. Tek bir işe ve işyerine mahkûm olduğunuzu düşünmeyin, iş alanınız doğrultusunda her zaman başka seçenekler vardır.
Günlük mesai saatinin normal şartlar altında 8 saat olduğu göz önüne alınırsa, her günümüzün 3’te 1’ini işimizle ilgilenerek geçiriyoruz. Hayatınızın bu alanında iyi hissetmek ve sağlıklı olmak size bir lütuf gibi sunulmamalı, bu sizin gerekli durumlarda -tabiri caizse- söke söke alacağınız bir hakkınız olmalı. Elbette ortalığı kırıp dökmeye gerek yok fakat yasal çerçeve içerisinde sizi akıl ve ruh sağlığınızdan edecek hiçbir uygulamaya onay vermek veya tabi olmak zorunda değilsiniz. Emek vermek ve bunun karşılığını almak üzere iş yerinde bulunduğunuzu unutmayın, tüm hayatınızı işten ibaret hale getirmeyin zira böyle yaparsanız bir süre sonra elinizde ne sosyal hayat, ne aile, ne arkadaşlar, ne hobiler, ne de mutluluk kalır, işinizle baş başa bir ömür sürmekten başka çareniz de kalmaz.
İş dünyasının Quasimodo’larının kamburlarından özgürleşip huzurla hayatlarına devam etmeleri dileğiyle…
Comments