Başlıktaki sözlerin sahibi Nikol Vovayi Paşinyan. Ermenistan Cumhuriyeti Başbakanı. Son dönemde yaptığı açıklamalar ve çıkışlarıyla 100 yıllık ezberleri bozuyor.
Ülkesinin son Karabağ mağlubiyeti sonrası tüm dünyadaki Ermenilerden yükselen “intikam” çığlıklarına, sesi her daim yüksek çıkan milliyetçi azgınlığın gür sesine rağmen daha önce Ermenistan’dan görmediğimiz bir siyasi çizginin temsilcisi kendisi.
Paşinyan neler söylüyor?
“Artık 1915 travmasından kurtulmalıyız” diyor.
“Artık geçmişten sıyrılıp geleceğe odaklanmalıyız”diyor.
“Kars’a, Erzurum’a, Ağrı’ya, Van’a geri dönemeyiz. Ancak Erivan’da mutlu olabiliriz” diyor.
“Büyük Ermenistan hayalleri bizi sadece savaşa ve yıkıma götürür. Kendi sınırlarımızda mutlu ve huzurlu yaşamak için Kafkasya’da barışı yakalamayız” diyor.
Kağıt üstünde son derece makul, anlaşılır, ılımlı bir tutum olan bu çizgi Ermenistan siyasi tarihinde pek örneği olan bir tutum değil.
Bunun tarihsel sebeplerini bu yazımızda ele alacağız.
Bilindiği üzere 1915 öncesi Ermeni nüfus coğrafyasının önemli bir bölümü bugünkü Türkiye sınırlarında kalan bölgeler.
1915 Tehciri sonrası Anadolu Ermenileri, bir başka ifadeyle Osmanlı Ermenileri; yaşadıkları topraklardan ayrılmak durumunda kaldılar ve dünyanın dört bir tarafına dağıldılar.
Kimisi ABD’ye kimisi Fransa’ya kimisi Lübnan’a kimisi Arjantin’e gitti.
Dünyaya dağılan Ermeniler, Ermeni Diasporası adı verilen anavatanın dışında yaşayan büyük Ermeni toplumlarını oluşturdular.
Ermeniler, 1915 sonrası gittikleri yeni ülkelerde büyük toplumlar oluşturdular.
110 yıllık süre içinde yeni vatanlarında güçlü siyasi ve bürokratik konumlara geldiler.
Diaspora, sahip oldukları bu güçle Ermenistan devletinin de en önemli destekçisi ve aynı zamanda (daha önemlisi) yönlendiricisi oldular.
Ermeni Diasporasını oluşturan farklı ülkelerdeki Ermeni toplumları ne kadar güçlü, varlıklı ve etkili ise; Kafkasya’da küçük bir ülke olan Ermenistan’da halk bir o kadar yoksul, mahrum ve zayıftı.
Bu yüzden Ermenistan, her daim Diaspora’nın etkisi ve gücü altında ezildi.
Buna karşın her ne kadar ortak tarih ve ortak kültür birlikteliğine de sahip olsalar, Ermenistan Ermenileri ile Diaspora Ermenileri arasında büyük sosyal ayrımlar söz konusu oldu.
Şöyle ki; Diaspora Ermenileri’nin Ermeni benlikleri ve kültürlerini ifade edecek, ulusal kimliklerini hatırlayacak tek bir enstrümanları var:
Tahmin edeceğiniz üzere o enstrüman “1915”
Diaspora, tüm çalışmalarını ve varlığını 1915 Olayları’nın bir “soykırım” olarak tüm dünyada tanıtmaya odaklamış durumda.
Uzun yıllardır bu uğurda çalışıyorlar ve önemli neticeler elde ettiler.
Elbette, Ermenistan devletini de sürekli olarak kendi siyasi çizgilerini takip etmeleri için yönlendiriyorlar.
Ermenistan biraz isteyerek biraz da zorunda kalarak uzun yıllar boyunca Diaspora ile siyasi birlik içinde kaldı.
Diaspora’nın siyasi tutumu Türk ve Türkiye nefreti üzerine yoğunlaştığı için Ermenistan’ın politikaları da hep bu yönde seyretti.
Peki, bu politikalar Ermenistan’a ne kazandırdı?
Kocaman bir hiç.
Şöyle ki, Ermenistan, Kafkasya’da Bursa şehri büyüklüğünde bir ülke.
İki tarafında da Türk devletleri var.
Türkiye ve Azerbaycan ile düşman kaldığı müddetçe bölgede sürekli diken üstünde ve güvenlik politikalarına abanarak yaşamak zorunda.
Turizm anlaşmaları yapmaları zor.
Ticaret anlaşmaları yapmaları zor.
Komşularıyla etkileşim içinde olmaları zor.
Gelişip büyümeleri zor.
Ekonomik kalkınma içine girmeleri zor.
Diaspora, Ermenistan’ın bu mahrumiyetini pek umursamıyor.
Amiyane ifadeyle “siz bizim çizgimizde kalın, biz size para göndeririz” mantığıyla hareket ediyorlar.
Ermenistan’ı domine ediyorlar.
Diaspora’nın bu tutumunu en hafif ve nazik tabirle “bencillik” olarak ifade etmek mümkün.
Zira hayat Erivan’da; Paris’te, California’da, Stockholm’da olduğu kadar güzel değil.
Diaspora’da Ermeniler nispeten daha refah, rahat bir yaşama sahipken Ermenistan’daki soydaşları sürekli savaş tehdidi altında, yoksulluğun pençesinde çok kısıtlı imkanlarla yaşamlarını sürdürüyor.
Ermenistan’dan yükselen muhalif sesler ise uzun yıllardır hep aynı retoriklerle bastırılıyor.
“Türk barbarlığına karşı ulusal onurumuzu koruyoruz”
“Soykırım’a kurban giden atalarımızın haklarını arıyoruz”
“İşgal edilen topraklarımızı kurtarmaya çalışıyoruz”
Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi milliyetçi retorikler burada da işe yarıyor.
Üstüne üstlük Diaspora Ermenileri, Ermeni olduklarını bu retorikler sayesinde anımsıyorlar.
Bölgeden uzak oldukları için güncel deneyimleri yok. Türkiye ve Ermenistan’a dair tek bildikleri, 1915’te bölgeyi terk etmek zorunda kalan atalarından kalan hatıralar. O hatıralar da oldukça üzücü olduğu için salt bir öfke ve nefret hissiyatlarıyla hareket ediyorlar.
Ermenistan’da halk, Türkiye’ye daha yakın. Hem coğrafi olarak daha yakın hem de bölgede güncel sorunların tarihten değil doğrudan doğrudan bugünden geldiğini görüyorlar.
Diaspora geçmişte yaşıyor. Ermenistan Ermenileri bugünde yaşıyor.
Ermenistan, milliyetçi seslerin gücüyle gerçek sorunlarını hep göz ardı ediyor.
Diaspora’nın sürekli tekrar ettiği retorikleriyle sürekli bir hulyaya mahkum ediliyor Ermeni halkı.
Tek yaşam gayeleri 1915’e ilişkin iddiaları ispatlamak ve tarihsel Ermeni yerleşkelerini yeniden kazanmak idealleri üzerine kurulmuş durumda.
Hal böyleyken Ermenistan hiçbir zaman kendi gerçek gündemleriyle meşgul olamıyor.
Şimdi bu özetimizin ardından yeniden gelelim mevcut duruma ve Paşinyan’ın pozisyonuna…
Paşinyan, Ermenistan açısından yıkıcı bir mağlubiyetle sonuçlanan İkinci Karabağ Savaşı sonrası Diaspora ezberlerini bütünüyle terk etti.
Buna karşın ülke içinde milliyetçi muhalefetin sert muhalefeti ve darbe girişimiyle karşı karşıya kaldı.
Erken seçime gitti.
20 Haziran 2021’de düzenlenen erken seçimde Paşinyan, daha güçlü şekilde iktidara geldi.
Bu sonuç büyük bir şaşkınlıkla karşılandı çünkü haftalardır Ermenistan’da Paşinyan karşıtı protestolar düzenleniyor, Paşinyan’ın Ermenistan’ın topraklarını sattığı ve peşkeş çektiği iddia ediliyordu.
Muhalefetin sokaklarda ve yurt dışında yüksek çıkan sesi, sandıkta sınırlı kaldı.
Paşinyan bunu öngörmüş olmalı ki baskılar arttığı anda derhal erken seçime gitti. Seçimde de istediğini aldı.
Geldiğimiz noktada ise Paşinyan, Diaspora ezberlerine karşı ılımlı ve makul politikasını sürdürüyor.
Üstelik artık bu tutumunun sadece kendi görüşleri değil Ermeni halkının sessiz çoğunluğunun da inancı olduğunu ispatladı.
Ermenistan, eğer bu barışçıl politikasını sürdürürse yakın gelecekte Diaspora’nın maddi desteğine muhtaç kalmayabilir.
Kafkasya’nın ortasında, son derece verimli topraklarda konuşlanmış olan Ermenistan, Türkiye ve Azerbaycan’la kuracağı diyaloglar sayesinde yeni açılımlara imza atıp finansal olarak da dış yardımlara muhtaç kalmadan geleceğe yürüyebilir.
Bunun için ihtiyaçları olan duruş itidali ve rasyonaliteyi korumak.
Tam da bu noktada herkesin aklına aynı soru geliyor?
Başta ABD olmak üzere birçok önemli ülkede kuvvetli siyasi konumlara ve bağlantılara sahip olan Ermeni Diasporası, Erivan Yönetiminin kendilerinden bağımsız bir siyasi çizgide ilerlemesine izin verecek mi?
1915 İddiaları ve söylemleri olmadan, Ermeni ulusal kimliğinin kendisini ifade etmesi ne kadar mümkün olabilir?
Bu kimlik tanımlaması olmadan, Norveç’teki Ermeni ile Uruguay’daki Ermeni hangi noktada birleşebilir?
Kuşkusuz bu soruların hepsi oldukça önemli.
Bunlara karşı olarak da bazı net gerçekler var.
O gerçek de Ermenistan’daki Ermeni halkının artık sadece barış politikalarına ihtiyacı olduğu gerçeği.
Paşinyan da gücünü bu yadsınamaz gerçeğe dayandırıyor.
Baskılar karşısında ne kadar ileri gidebileceğini de hep beraber göreceğiz.
Ali Yağız Baltacı
Comentarios