LİBERAL HÜMANİZM
- Oğuzhan Alaca
- 25 Tem 2024
- 2 dakikada okunur
Hümanizm ve liberalizm birbirinden ayırt etmesi çok zor olan iki kavram olarak karşımıza çıkar.Her ikisi de toplumun bireylerine ağırlık veren ‘’ bireyselcilik’’ ilkesini ön plana çıkarmaktadır.

Hümanizmi günümüzde Tanrı’nın aksine insanı merkeze alan bir ideoloji olarak tanımlayabiliriz. Yaşamda bulunan her şeyin değerinin insan tarafından dağıtıldığını vurgulamaktadır.
Liberalizmin popüler olduğu son dönemlerden başlamak yerine eski feodal dönemlerden konuya giriş yapmak daha doğru olacaktır. Feodal dönemlerde bireylerin kendileri için çalışmaları veya kendi çıkarları arka planda tutularak daha çok toplumsal yapılar (kabileler, aileler veya cemaatler) ön plana çıkmıştır. Modern çağın süregelmesiyle toplumlar arasında bireyselcilik daha doğrusu toplumsal grupların değil bireylerin varlığı daha fazla önem kazanmıştır.
Aslında Aristoteles’in fikirlerinde bahsettiği gibi insanlar kendi aralarında eşit , hiyerarşi bulundurmayan bir yapıya sahiptir. Doğal bir yapı olan eşitlik ilkesi insanlar arasında hiyerarşinin kaybolduğu bu sebeple güç savaşlarının azaldığı , savaşlar yüzünden ölen insan sayısının azalmasını ve insanlar arasında huzur ve barışın sağlanması yönünden kulağa hoş gelen bir ilkedir. İnsanlar modern çağa ayak uydurmaya çalıştıkça feodal dönemden kalma toprak ağalığı gibi yapıları rahatsız eden birçok görüşü zorlansa da benimsemeye başlamıştır. Ünlü düşünür İmmanuel Kant’da insanlar birey olarak kendi başına değerlidir vurgusunu yapmıştır. Bireyselcilik kavramını birçok yönden ele alıp farklı düşünürlerin görüşlerinden faydalanabiliriz. Düşünürlerin farklı görüşlerinden ziyade ortak noktaları olan bireyselciliğin tanımını yapmak gerekirse toplumdaki temel yapı taşının bireyler olduğu ve bireylerin özgürlük ve sosyal yaşantılarının belirli değerler göz önünde bulundurularak düzenlenmesi gerektiği sonucuna ulaşabiliriz.
İnsanların toplumsal yaşamda özgürlüğü ve sosyal yaşantıları rekabet kavramını da ihmal etmelerine sebep olmamalıdır. İnsanlar arasında görülen rekabet tabi ki toprak savaşları anlamında değil berlirli alanlarda iş gelişmeleri , arge çalışmaları gibi hem bireyler için hem de bireylerin değer kazandığı toplumlar için olumlu katkı sunabilir. Tam tersi bir durum düşünüldüğünde her şeyin boşvermişlik rahatlama özgürlük üzerine kurulduğu bir düzende rekabetin neredeyse hiç olmadığı bir toplum yapısında tembelliğin baş göstrerebileceği hatta toplumun sonunu getirebileceği de ihmal edilmemelidir. Liberalizm kendi içerisinde farklı görüşler içerse de toplumun bireylerin toplamından oluştuğunu kabul etmektedir. Bireylerin felaketinin toplumun felaketi gibi düşünmemize sebep olan da budur.
Liberal toplumlarda, toplum içerisinde adaletin sağlanması adına adalet yapılarının ise özgür bir çerçeve de bireylerin kendi tercihlerine saygı duyabileceği bir sistem inşa edilmesi beklenir. Tabi ki bu özgür çerçevenin kabul edilebilmesi toplumlarda hoşgörü daha doğrusu farklılıklara saygu duyma beceresini de gerektirmektedir. Liberalizme genel olarak baktığımızda insan haklarıyla da yakından ilişkili olduğunu yukarıda yazdıklarımdan anlayabilirsiniz.
Liberalizm ve hümanizmi bir ideoloji olarak ele aldığımızda iki kavramı ayırmak oldukça zordur.
Comments