Osman Hamdi Bey 30 Aralık 1842 doğumlu olup, İstanbul asıllı Türk arkeolog, ressam müzeci ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanlığını yapmıştır. Osman Hamdi Bey Bağdat'ta ilk arkeolojik çalışmalarını yaptıktan sonra Osmanlı'da da modern arkeoloji biliminin temellendirilmesini sağlamıştır.
En önemli arkeolojik kazısı Lübnan'da bulunan Sayda Kral mezarlığıdır. Bu kazılar sırasında dünyaca da ünlü olan İskender Lahdini bulmuştur. İskender Lahdi MÖ 4. yüzyıla aittir, eski adı Sidondur, İskender Lahdi adını ise Büyük İskender'in Perslerle yaptığı savaşlara ilişkin Lahdin üzerindeki rölyeflerden almıştır.
Lahdin uzun yüzlerinden birinde İskender Persleri bozguna uğratırken görülüyor.
İskender Lahdi günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesindedir. Aynı zamanda Hamdi bey İstanbul Arkeoloji Müzesinde 29 yıl boyunca müdürlük yapmıştır.
Osman Hamdi Bey birçok eser vermiştir, benim ise en çok ilgimi çeken eserlerinden birisi Mihrap ve Kaplumbağa Terbiyecisidir. Mihrapın nerede olduğu maalesef bilinmemektedir. Kaplumbağa Terbiyecisi ise Pera Müzesinde halka sunulmaktadır.
Osman Hamdi'nin eserleri hakkında araştırma yapan sanat Tarihçisi Mustafa Cezar, Hamdi beyin esere ne ad taktığı tespit edilmemiş olduğundan tabloya Mihrap ismi verildiğini iddia etmiştir. Lakin tablonun Berlin ve Londra sergisinde La genese (yaratılış) adıyla yer aldığı tespit edilmiştir.
Mihrapın kelime anlamı ise; saray, hükümdarın tahtının bulunduğu yer ve meclisin baş tarafı gibi anlamları vardır. Kelimenin harb kökünden türemesiyle ise önemli yerlere ulaşmak, savaşmak için çaba gösterilmesi ve savaşılmasıyla irtibatlı olduğu söylenmiştir.
Kimi yorumlara göre tablodaki kadının eşi Naile hanım olduğu iddia edilmiştir fakat 4. kuşaktan akrabası olan Eldem Ethem, Naile hanımın daha karakteristik yüzü olduğu iddiasıyla düşünürlerin görüşlerini zayıflatmıştır
Tablonun içeriği ise ilginç olmakla beraber dönemine göre oldukça cüretkardır.
Motifleri ve adının da Mihrap olması hasebiyle caminin içerisinde bir kadın izlenimi bırakmaktadır. Fakat tablodaki yer bir cami olmayıp Çinili Köşk Müzesinde yer alan mihraptır.
Tabloda kadının rahle üzerinde sırtını kabeye dönmesi, saçlarının açık olup geniş bir dekolteye sahip olması ve ayaklarını altında bulunan doğu dinlerine ait dini kitaplarına karşı adeta bir aykırılık sunmaktadır. çevresinde bulunan soluk renklere ve yanında sönen muma karşı kadının üzerindeki sapsarı ve görkemli elbise karanlığın üzerine güneş gibi doğmayı temsil etmektedir. Tabloda dikkat çeken bir başka husus da kadının hamile olmasıdır. Kadının doğurganlıkla ayaklarının altında olan dini kitaplardan üstünlüğünü vurgulamak adına bir eser gibidir.
Ayaklarının altında görmüş olduğumuz yazılı kitaplar: Kuranı Kerim, Zerdüşt dinine ait olduğu iddia edilen Avesta ve Budizmi simgeleyen kitaptır. Hal böyle olunca İncil ve Tevratın olmaması merak konusudur. Osman bey kadın figürüyle sadece bu dinlere mi bir tepki çekmek istiyordu yoksa İncil ve Tevratı koymama sebebi başka mıydı? Sanırım bunların cevabını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.
Comments