top of page

OSMANLI DEVLETİ'NDE ASKERÎ REFORMLARIN BAŞLANGICI: HUMBARACI AHMED PAŞA

Yazarın fotoğrafı: Fatih KizirFatih Kizir

18. yüzyıl, dünya tarihinde değişimlerin olduğu bir dönemi kapsamaktadır. Osmanlı Devleti önceki dönemlere göre eski gücünü kaybetmiş, kendi içinde çıkan isyanlar ile uğraşıp 1730'dan sonra hem askerî hem de siyasi anlamda kendisini geliştirmeye başlamıştı. Askerî alanda ordunun modernizasyonu için çaba verilmeye başlanmış ve askerî alanda yoğunlaşması için Comte de Bonneval ismiyle bilinen Humbaracı Ahmed Paşa görevlendirilmişti.

18. yüzyılın başlarında Avrupa'daki güç dengelerinde bir değişim yaşandı. Yaşanan bu değişimle birlikte iki önemli güç ön planda kalmaktaydı. Bunlardan biri Osmanlı İmparatorluğu, diğeri ise Habsburg (Kutsal Roma İmparatorluğu) Hanedanlığı'ydı. Bu iki devletin birbirleri ile mücadelesi sonucunda güç dengelerinin değişmesine ve farklı ortamların oluşmasına yol açtı.


Osmanlı Devleti için 1699 yılında imzalanan Karlofça Antlaşması bir dönüm noktası olmuştur. Karlofça'dan sonra ise devletin içinde bulunduğu durum daha kötü bir hâl almış ve 1703 senesinde Edirne Vakası vuku bulmuştu. Meydana gelen bu hadise neticesinde padişah II. Mustafa tahttan indirilmiş, padişahın akıl hocası Şeyhülislam Feyzullah Efendi öldürülmüş ve akabinde Sultan III. Ahmed tahta çıkarak yeni padişah olmuştu. Tahta çıkan yeni padişah, ilk başlarda kendi düzenini tesis etmek ve bu konuda çalışmak yapmak için güvendiği ve uzman kişileri devlet görevlerine atayarak devletin bozulan düzen ve nizamını sağlamaya çalışıyordu. III. Ahmed'in sağlamaya çalıştığı düzen neticesinde Avrupa ile hiç savaşa girmeyip sadece doğu tarafı ile (İran ve Afganlar) savaşa girmişti. Doğu tarafına yapılmış olan savaşlardan önce ise Osmanlı Devleti bir dönem içine girmiş ve bu dönem 1718 senesinden itibaren başlayarak 1730 yılına kadar sürmüştür. Devletin içine girmiş olduğu bu dönem "Lale Devri" olarak adlandırılmıştır. Lale Devri dönemi boyunca (12 sene) Batı ile hiçbir şekilde savaşa girilmemiş ve Avrupa ile savaşsız geçen bu dönem halkın nezdinde "zevk u sefa" dönemi olarak adlandırılmıştır. Avrupa ile savaşsız geçen bu dönemde ise 1703 senesinde olduğu gibi bir başıbozuk takımı tarafından ayaklanma çıkartılmış ve Sultan III. Ahmed tahtından indirilerek yerine I. Mahmud getirilmişti. Gerçekleşen bu hadise ise "1730 İsyanı" olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu isyan ile belli bir süre isyanı yapan başıbozuk takımı devleti kendince idare etmeye çalışmış; ancak, padişah I. Mahmud başıbozuk takımını belli bir süre oyalayıp fırsatını yakaladığı bir anda idam ettirmişti. 18. yüzyılda meydana gelen bu iki isyanın neticesi olarak ordunun ve siyasi düzenin halen daha tam oturamadığını ve Osmanlı Devleti'nin nizamını sağlayamadığını göstermektedir. Osmanlı Devleti'nin kendini toparlamaya başladığı anda Fransa ve Avusturya ordusunda görev yapmış ve Avusturya'dan kaçmak zorunda olan general Comte de Bonneval (Humbaracı Ahmed Paşa) Osmanlı Devleti’ne sığınmıştı

Claude-Alexandre Comte de Bonneval (Humbaracı Ahmed Paşa)


Comte de Bonneval ya da nam-i diğer Humbaracı Ahmed Paşa Fransa’da doğup, erken yaşta Fransız Donanması’na girip; donanmada göstermiş olduğu başarılardan dolayı erken yaşlarda rütbe alarak kendini kanıtlamıştı. Fransa kralı ile arasının açılmasından dolayı Avusturya ordusuna girerek topçu sınıfında başarılar göstererek Feldmarschall (Feldmareşal) rütbesine yükseltilmişti ve Prens Eugene'nin danışmanı olmuştu. Ancak, ilerleyen süreçlerde Prens Eugene ile ters düşmesi sebebiyle gözden düşerek Avusturya ordusu tarafından reddedildi ve bir müddet hapiste kaldı. Hapisten çıktıktan sonra Fransa’ya gitmeye karar vermişti. Ancak Fransa bu talebe olumsuz karşılık vermiş ve Ahmed Paşa Macaristan üzerinden doğru Osmanlılara sığınmaya karar vermişti. Ahmed Paşa'nın geldiği yıl olan 1730 senesi Osmanlı Devleti içinde isyan olduğu için İstanbul'a gelme talebine karşılık alamadı. Ertesi yıl ise isyan durduğundan ve İstanbul’da durgunluk olduğundan ötürü saraya gelmeyi başardı ve sadrazam Topal Osman Paşa'nın gözüne girerek askeri danışman olarak hizmet vermeye başlamıştı. Kendisi daha önce hem Fransız hem de Avusturya ordusunda görev aldığından ötürü Avrupa dünyasını daha iyi tanıyordu ve bu konuda Osmanlılara yardımcı oluyordu. Ancak, vermiş olduğu danışmanlık hizmeti daha çok Osmanlıların Fransızlara yakınlaşmasına fırsat sağladığı için saray çevresindeki yüksek kişiler tarafından istenmeyerek gözden düşüp Kastamonu bölgesine sürgüne gönderilmiştir. Sürgünden geri geldiğinde ise askeri danışmanlığın yanı sıra artık Bâb-i Âli’ye de siyasi danışmanlık hizmetine de başlamıştı.


Vermeye başladığı siyasi danışmanlık hizmeti sayesinde Osmanlı devlet adamlarına Avrupa’da yaşanan siyasi çekişmeleri, Avrupa hanedanlıklarının akrabalıklarını, onların nasıl bir strateji izlediklerini belirtiyordu. Vermiş olduğu hizmetin yanı sıra kendisi Üsküdar Ayazma'da Humbaracılar Ocağı'nı kurmuştu. Bütün bu düzenlemeleri yaparak Osmanlı ordusu içindeki düzensizliklere bir nizam veriyor ve subay ile neferleri (askerleri) emir-komuta zinciri içine alıyordu. Emir-komuta düzenini oluşturarak ordu içindeki asayişi sağlamış ve Osmanlı ordusunun olabildiğince modernizasyonuna yön veriyordu. Çünkü Osmanlı ordusunda 16. yüzyıldan sonra bozulmalar meydana gelmişti. Avrupa ordularında ise bir disiplin hâkimiyeti vardı. Bu disiplinin ana kaynağı ise Avrupalıların ordu sistemini Endülüs Emevileri’nden öğrenmiş olmaları idi. Bu sayede kendi ordularını geliştirerek savaşa daha disiplinli bir şekilde giriyorlardı ve başarılar elde ediyorlardı. Humbaracı Ahmed Paşa’ya göre Osmanlı ordusunun eksiği Avrupa’yı tam anlamıyla inceleyemediğinden ötürü toprak kayıpları yaşamaya başlamasıydı. Ahmed Paşa'nın yapmış olduğu modernizasyonlar Osmanlı Devleti’nin gözünün açarak Avrupalılara karşı nasıl savaşması gerektiğini ve modern teknikler ile harp etmesi gerektiğini öğretiyordu. Ahmed Paşa'nın vermiş olduğu humbaracı eğitimleri ile savaştaki siyasi stratejileri sayesinde Osmanlı ordusunun Avusturya karşısında güç kazanmasının yanı sıra ordunun askeri ekipman ve teçhizatları güçlendirilerek silah takviyesi yapılmıştı. Silah takviyesinin yanı sıra istihkamlar oluşturarak kaleleri de güçlendirmişlerdi.

Humbaracı Ahmed Paşa'nın çizmiş olduğu havan topları ve humbaralar


Avusturyalıların askerî ve siyasi alanda düzenlemeye gitmesi 18. yüzyıl öncesine dayanmaktadır. Mohaç Meydan Muharebesi'nden sonra Habsburg Hanedanlığı Osmanlılarla mücadelesini sürdürdü. Bu mücadeleler sırasında Avusturyalılar kendilerini geliştirmeyi ihmal etmediler. Özellikle askeri, mali ve idari alanlarda programlar geliştirdiler ve uyguladılar. Sınır hatlarındaki kalelerini güçlendirdiler ve daha dayanıklı hale getirdiler. Ayrıca kale içindeki güvenliği artırdılar ve olası bir saldırı durumunda kaleyi korumak için askeri düzen getirdiler. Otuz Yıl Savaşları'ndan sonra sahra ordusu sistemi kuruldu. Bu durum daha sonraki dönemlerle (18. yüzyılın başları) karşılaştırıldığında Habsburg birliklerindeki komutan sayısı Osmanlılardan fazlaydı. Bu nedenle Habsburg askerlerinin komutanları iyi örgütlenmişlerdi ve askerleri daha kolay harekete geçirerek savaşta daha hızlı sonuç almasını sağlamışlardı.


Avusturyalılar Osmanlı Devleti'nin eski gücünü kaybetmesiyle Avrupa'da iktidarı eline almış oldu ve böylece Habsburg hanedanı Orta Avrupa'daki yerini aldı. Avusturyalıların Avrupa'daki konumunu gören Rusya da bu mücadeleye katılarak yerini almış oldu. Çar I. (Büyük) Petro'dan sonra Rusya yalnız kaldı ve Ruslar; İngiltere ve Fransa ile ilişki kurmak istedi. Ancak İngilizler ve Fransızlar bu isteği reddettiler; sadece Avusturyalılar bu isteğe olumlu baktılar. Avusturyalıların bu isteğe olumlu bakmasının nedeni Osmanlıların Avrupa'ya yayılmasını engellemekti. Ruslar, Hazar bölgesinde de bunu yapmak istiyorlardı ve Kırım Hanedanlığı ile Osmanlılar arasındaki ilişkiyi bozmaya çalışarak kendi politikalarını yapıyorlardı. Böylece bu iki devlet kendilerini bir ittifak içinde buldular.

Rus Çarı I. Petro (Deli/Büyük)


Ruslar, yaptıkları bu ittifakla Avusturyalıların Osmanlılara saldırmasını istiyorlardı. Ancak Habsburglar bunu yapmak yerine bir uzlaşmaya varmayı tercih ettiler. Bu uzlaşmayla Avusturyalılar Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki güçlerinin bir kısmını kaybettiler ve bu gücü Ruslara kaptırdılar. Bu şekilde Ruslar daha fazla söz sahibi olmaya başladılar. Avusturya'nın güç kaybetmesindeki en büyük etken Humbaracı Ahmed Paşa idi. Çünkü kendisi 20 yıla yakın Avusturya ordusunda hizmet etmiş olmasına rağmen ordudan atıldığı için Avusturya'ya kin besliyordu. Ahmed Paşa'nın beslemiş olduğu kin ve intikam duygusu ile Osmanlı Devleti'ni Fransızlara yakınlaştırarak onlarla ittifak kurmaya çalışmış ve Avusturyalıların gücünü kırma girişiminde bulunmuştu. Avusturyalılar da bu durumu göz önüne aldıkları zaman Ruslarla ittifak kurmuş; ama Rusların saldırgan politikası yerine uzlaştırmacı bir yaklaşım sergiledikleri sebebiyle siyasi arenada geri planda kalmışlar ve bu boşluğu Rusya doldurarak ön plana çıkmış idi.


Sonuç olarak, Osmanlı Devleti, 18. yüzyılın başlarından ilk çeyreğine kadar isyanlar ve huzursuzluklar ile uğraşmış ve akabinde Comte de Bonneval, yani Humbaracı Ahmed Paşa, Avusturya'dan kaçıp Osmanlı Devleti'ne sığınarak imparatorluğun ilk olarak askerî, sonrasında ise siyasi alanda gelişmesine öncülük etmiş bir şahsiyet olarak tarih sahnesinde yer almıştır. Humbaracı Ahmed Paşa'nın yapmış olduğu ıslahat çalışmaları neticesinde Humbaracı Ocağı kurulmuş ve ordunun daha iyi atış yapmasına olanak sağlamıştır. Aynı zamanda diplomasi alanında da Fransa'ya yakınlaşma olmuş ve Avusturya'ya karşı da stratejik üstünlük sağlayarak Avrupa'nın gelişmişlik düzeyini Osmanlılara getirmeye çalışarak Osmanlıların daha iyi bir konumda yer almasına olanak sağlamıştır.


KAYNAKÇA

Derin Tarih, Osmanlı'ya Karşı Savaşan Osmanlı: Alexandre Comte de Bonneval

TDV İslam Ansiklopedisi, Humbaracı Ahmed Paşa

Comments


bottom of page