top of page
Yazarın fotoğrafıAli Yağız Baltacı

PEKİ YA DONALD TRUMP, MARTIN LUTHER KING OLSAYDI…

ABD'nin "dünyayı kurtaran" ve her yere "demokrasi" götüren küresel bir dev olmak yerine kendi içine dönmesi ve kaynaklarını ülke içi sorunlara harcaması. Trump, düşüncelerini teorik ve edebi bir temelde süsleyemese de savunduğu görüşlerle müesses nizama karşı konuşlanıyor.

“ABD’nin son dönemde savaş çıkartmayan ilk başkanı olduğum için gurur duyuyorum.”


“Artık Ortadoğu’da askerlerimizi bitip tükenmek bilmeyen savaşlara sürüklemek istemiyorum. Kaynaklarımızı bu bölgelerde tüketip Amerikan halkının gerçek ihtiyaçlarına yanıt veremiyoruz.”


“Rusya ile ilişki iyi bir şey, kötü bir şey değil. Sürekli bizden uzak coğrafyalarda çatışma ve kaos içinde bulunmamızı istiyorlar ama bizim önceliğimiz Amerika ve Amerikan halkı olacak”


“IŞİD’i kuran Obama’dır. Demokratların zihniyetidir. Orada askerlerimizi ölüme yolladılar ve hiçbir şey kazandırmadılar”


Nasıl sözler bunlar?


Anti Emperyalist, devrimci bir liderin ağzından dökülüyor gibi öyle değil mi?


Hani şu sözleri, karizmatik bir ses tonuyla, duygusal bir edayla Martin Luther King söylese; kuşkusuz tüm dünyada çok daha büyük yankı uyandırır, hatta efsaneleşebilirdi.


Oysa detaylıca irdelenmeyen bu sözlerin sahibi Donald Trump.


2016-2020 arasındaki ilk başkanlık döneminde, birçok konuda ABD’nın (demokrat-cumhuriyetçi) fark etmeksizin genel dış politikalarında ezber bozan çıkışlar yapmıştı.


ABD’nin emperyalist politikalarını üstü kapalı eleştirmiş; Ortadoğu’dan tümüyle çekilme sinyalleri vermiş, Rusya ile iyi ilişkiler kurmak istemiş, tüm odağını Çin ile ticaret savaşına yönlendirmişti.


Nitekim, sansasyonel şekilde Joe Biden’a kaybettiği 2020 Seçimleri’nin ardından “Yıllar sonra savaş çıkartmamış ilk ABD Başkanı olduğum için gurur duyuyorum” diyecekti.


Gelin görün ki, Trump’ın büyük bir “Isolationist” külliyattan beslenen bu ifadeleri pek ses getirmedi. O kaotik ortamda kayboldu gitti.


Ardından geçen dört yılda yaşananlar ise ortada.


Hakkında açılan davalar, soruşturmalar, hapis cezaları, mahkeme kapıları, ana akım medyanın sürekli hakkında sürdürdüğü olumsuz propaganda ve en nihayetinde gövde gösterisiyle kazandığı 2024 seçimi sonrası Beyaz Saray’a dönüşü..


Trump başardı. Üstelik ABD’nin genel entelijansiyasında ağırlığı olan Demokrat dominasyona rağmen başardı. Zafer konuşmasında sakin ve rahattı. Zira tüm yaşananların ardından tekrar başkanlık noktasına gelmenin gururunu yaşıyordu.


Donald Trump'ın bir talihsizliği var ki, o talihsizlik siyasi çizgisinin etki alanını çok sınırlıyor. Bahsettiğimiz talihsizliğin adı "hödüklük"


Peki, daha makul ve diplomatik şekilde açıklayalım:


Donald Trump, entelektüel yönünü geliştirmek noktasında kendini geliştirmeye pek hevesli olmayan, tavırlarıyla son derece antipatik gözüken, karizmatik bir liderden ziyade nerede nasıl davranmasını bilmeyen bir nobran imajı veriyor. Bu yüzden de ağzından çıkan cümleleri söyleme tarzı ve üslubu çok eleştiriliyor.


Bakınız bizim çok rahat anlayabileceğimiz bir örnekle bu durumu somutlaştıralım:


2019 yılının Ekim ayında Trump, ABD'nin Suriye'deki askerlerini geri çekmesi gerektiğini savunurken ağzından şu cümleler döküldü:


"Kürtler bize Normandiya Çıkartması'nda yardım etmedi. Kendi topraklarını savunuyorlar. Ayrıca Kürtlere yardım etmek için devasa masraflara girdik. Paralar harcadık. Türkiye ve Kürtler 200 yıldır savaşıyor. Artık bunlarla uğraşmak istemiyorum. Kürtlerin elindeki IŞİD mahkumları da kaçarsa bize değil Avrupa'ya giderler."


Tabiri uygunsa mahalle ağzıyla ağzından çıkan şu ifadelerin bir de farklı cümlelerle ifade edildiğini hayal edelim.


"Amerika Birleşik Devletleri'nin kendisinden uzak coğrafyalardaki savaş ve çatışmalara artık müdahil olması gerektiğine inanmıyorum. Bizim kendi sorunlarımız var ve kaynaklarımızı bu sorunların çözümü için harcamalıyız. Askerlerimizi de binlerce km uzaklıktaki ülkelerin yerel savaşlarına göndermemeliyiz."


Aslında aynı amaç bağlamında söylenen sözler, farklı cümlelerle ifade edildiğinde ne kadar değişik çağrışımlar oluşturuyor görüyorsunuz değil mi?


Trump düşüncelerini, ikinci paragrafta benim naçizane yazdığım gibi ifade etse, sağa sola salça olmadan, birilerini iğnelemeden vurgulasa; aslında devrimci (evet devrimci) bir duruş ortaya koyuyor.


Devrim gibi büyülü bir kelimeyi uygun görüyorum çünkü bir ABD başkanının (Partisi önemli değil) emperyalist savaş politikalarına karşı bir siyasi çizgiyi savunması ve Amerikalıları artık kendi iç sorunlarına odaklanmaya davet etmesi fazlasıyla cesaret gerektiren bir tavır.


ABD siyaseti uzmanı değilim. Bu yüzden bu alanda ahkam kesmekten hep imtina etmişimdir. Buna karşın şunu net bir şekilde ifade edebilirim ki ABD Cumhuriyetçiliği son dönemde kuvvetli bir “Isolationist” ideolojiye yakınlaşıyor.


Nedir bu “Isolationist” ideoloji?


ABD'nin "dünyayı kurtaran" ve her yere "demokrasi" götüren küresel bir dev olmak yerine kendi içine dönmesi ve kaynaklarını ülke içi sorunlara harcaması. Başta Çin olmak üzere diğer küresel aktörlerle ticaret savaşına girişmesi ve uzak ülkelerdeki askeri varlığını sınırlaması.


Bu düşünce son dönemde ABD muhafazakarlığında popülerleşmiş gözüküyor. Trump da düşüncelerini teorik ve edebi bir temelde süsleyemese de son tahlilde bu görüşleri savunuyor ve müesses nizam karşısında konuşlanıyor.


Trump'ın bu görüşleriyle müesses nizam karşısında kahramanlaşmamasının yegane sebebi tüm bunları entelektüel bir düzlemde kavramlaştıramaması.


Antipatik ve nobran görüntüsü.


Buna karşın başkanlığının ikinci döneminde artık daha cesur ve açık dövüşmesini bekliyorum.


Zira korkması gereken tüm güçler zaten kendisine karşı hamleler yaptı.


Ana akım- liberal medya, yargı, demokrat entelijansiya ve diğer unsurlar...


En sonunda suikaste bile uğradı ki anlık bir refleksle kafasını çevirmese kurşun kulağını sığırmayacak direkt beynine girecekti.


Trump artık 78 yaşında.


Ömrünün baharında olmadığını kendisi de biliyordur.


Ne kadar varlıklı ve güçlü olursanız olun henüz yaşlanmaya ve ölmeye çözüm bulunabilmiş değil.


Sözün kısası Trump için bu dönem dışında başka bir şans olmayacak.


Yapmak istediklerini yapmak, atmak istediği adımları atmak için de elini korkak alıştırmayacaktır.

Comments


bottom of page