
Biliyorum tanrım kahvelerin telvesinde yaralarını arıyor artık insanlar
Kokusunda yeşeren hüzün sesleri biraz derin biraz kırık
Öyle acımasız ki dünya telaşı
İçine güzel resimler koymak benden yana acemice kaldı.
Ne kadar yorgun olursa şehir o kadar tekmeleri ağır oluyormuş tanrım
Karnımın acısı meğer bu yüzden kalbimden başlamış,
ve tanrım bu kadrajdan çok daha geniş yenilgiler var
Kereviz tadında yumuşak hevesler kursağımın yeni lokması,
Bu yüzden bütün ölümler taşradan kalktı,
Sanki yokluk yarası içinde kalan bir dağ havası
evet tanrım bu çılgınlık, yaşamak adına nam saldı
ve kiracı dargınlıklar kadrajları terk etmeye hazır artık..
Japonyanın geleneksel lezzetleri arasına sakladım tanrım
ölçüşmeye zorlanan saçlarımı
Pembe bir toka ve sarı yağmurluklar adına nem kaldı
Hani bir direniş yağmuru dökülse delirecek gibi dünya
Pası silinmemiş rüyalar ne kadar yobaz bir bilsen tanrım
-bir bilsen lafın gelişi tabi-
yoksa bilirim bütün bilmecelerin cevaplarının baş harfidir tanrı..
İnsan aşık olmalı tanrım
İnsan avuçlarından öpülmeye değer bir ömür bilmeli
Bir muştu gibi sarılmalı heveslerim kendime
Sonra hepsi koşar adım arza ayak basmalı
ki aşk tanrım yeniden uygar olmanın hazırlıksız yanıdır.
Pirinç tanelerinden koparılan aşık suratların
diğergamlığı da meşhurdur bu uygarlık hevesinde..
Ve tanrım kaçıncı satırda kuruttum ömrümü bilmiyorum
sen ki bir bataklık otuna atıfta bulunmuşken
ben atıldığım yeri bulamıyorum..
''ey yamasını yeminli çocukların sesinden çalmışlar''
diye yazılmaya başladı kaderlerimizde bu söz
Kaçıncı yüzyılda unutuldum tanrım
Ben koşar adım tüm romanların üstünden atlayarak yaşadım
bu söz hangi romandan fırlayıp oturdu göğsüme?
tüm ağrılar oysa bundanmış anladım..
Hep bir ağız dolusu ninniyle uyuttuğum yaralı dünyadan
birbirinden habersiz üç har kaldı tanrım geriye
üç har kaldı
üç har
üç
HİÇ!!
Comments