top of page

TAYLAN YILDIZ İLE ÖZEL RÖPORTAJ

Yazarın fotoğrafı: PolletikaPolletika

Kurucusu olduğu İYİ Parti'den istifa eden ve İstanbul Belediye Meclisi Eski Üyesi Taylan Yıldız, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na Bağımsız Aday oldu. Kendisiyle özel bir röportaj gerçekleştirdik.

İYİ Parti'den istifanızın arkasındaki ana sebepler nelerdi? Kurucu Üyeliğiniz olan partinizden istifanız, siyasi kariyerinizi nasıl etkiledi ve şu anki bağımsız adaylığınızın temel dayanakları nedir?


İYİ Parti'den istifa etmem aslında sadece İYİ Parti'den değil, tüm siyasi partilerden ve o sistemden istifa etmek anlamına geliyordu. Çünkü siyasi partiler artık tabanda temsil ettiklerini iddia ettikleri seçmeni değil, bambaşka dinamiklerle hareket ederek temsil niteliğini kaybettiğini düşündüğümden istifa ettim.


Hatta şöyle bir şey söyleyebiliriz, bugün bütün siyasi partilerin; vatandaşları, siyasi partilerdeki yetkilileri, politikacıları eşit tutması gerekirken ve siyasi partilerdeki atamaların da şeffaf olması gerekirken, biz maalesef bunu ne İYİ Parti'de ne de başka partilerde göremiyoruz. Ben bunlara karşı durduğum için isyan bayrağını “bütün siyasi partilere” çektim. Bu yüzden İYİ Parti'den istifa ettim. Siyasi kariyerime nasıl bir faydası veya zararı oldu diye düşünecek olursak; bence bu durumun sadece bana değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin gençliğine faydası oldu. Çünkü sonunda gerçekten hepimizin kendimizi ifade edebildiğimiz ve gençlerin önceliğinin, hareketimizin önceliği olduğu bir ses olabildik. O anlamda iyi oldu benim için. Kişisel anlamda da iyi oldu. Çünkü artık gerçekten 21. yy’a ait söylemleri öne çıkarabileceğimiz ve siyasi partilerin zincirlerini boyun eğmeyerek duruşlarına bağlı kalmadan söylemlerimizi geliştirebileceğimiz bir ortam yaratmış olduk.


İYİ Parti'den istifa etmenizin İBB Bağımsız Belediye Başkan Adayı olmanıza etkisi nedir?


Özellikle 14 Mayıs'tan sonra insanların siyasi partilerle ilgili çok büyük gönül kırıklıkları var. Ben de dahil, muhtemelen siz de dahil. Bu yüzden bağımsız olarak çıkmam yönünde gençlerde çok büyük bir talep vardı. Ben de bağımsız çıkarak onların bu talebine ses olduğumu düşünüyorum. O anlamda bizim bağımsız çıkmamız bence çok faydalı bir iş oldu. Yani ilerisi için de bakacağız tabi ki.


İstifa sonrası çeşitli partiler için katılımınız yönünde sosyal medyada iddialar ortaya çıkmıştı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğruluk payı var mı? DEVA veya farklı bir siyasi partiyle temas kurdunuz mu?


Yok. Ben bir daha söyleyeyim, onların doğruluk payı yok. Bir, ikincisi ondan da ziyade şöyle bir şey var, yani benim ayrılma sebebim şu, eğer bir siyasi parti ilçe başkanlarının, il başkanlarının performansını ölçmüyorsa, bunu kamuoyuyla paylaşmıyorsa vatandaşın dertlerini özellikle internet gibi verimli mecralardan anlayıp sorun çözmüyor ise siyasi partide olmak istemem. Yani onları ben yirminci yüzyılın partisi diyorum, içten yanmalı motor gibiler, egzoz dumanları var. Dışarıya maalesef karbonmonoksit zehir saçıyor. Biz yirmi birinci yüzyılın TOGG'u, Tesla'sı gibi çevre dostu yirmi birinci yüzyıl değerlerine haiz bir hareketiz diyelim.


İstanbul'un mevcut Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nu geçmiş süreçte desteklediniz. Şu anki yönetim hakkında düşünceleriniz neler ve siz olduğundan farklı olarak neler planlıyorsunuz?


Çok basit yani. Ben Ekrem Bey'i destekledim, doğru. Çünkü AK Parti yönetiminden daha iyi bir yönetim gösterdi ve o anlamda biz de kendisine destek verdik bu konuda ve yönetmesine de yardımcı olduk. Fakat ben orada birkaç şeyde çok büyük kırıklığı yaşadım. Bir kere gençlere ayrılan bütçe gerçekten şu anki İstanbul'un gençlerin sorunlarını çözecek nitelikten çok, çok çok çok çok uzak. Birincisi bu.


İkincisi gençlerin sorunlarının maalesef ki şu anki İstanbul Büyükşehir Belediyesi yönetiminin sorunları olarak görmediğini hissettim. Bu konuda çok büyük bir ayrışma yaşadık kendisiyle.


Bir de aynı zamanda da İstanbul şu an dünyanın elli beşinci en iyi marka şehri, birinci olması gerekirken bu konularda hiçbir çaba sarf edilmediğini gördüm. Gençlerin ekonomik olarak darda kaldığı bu zamanda onlara nitelik kazandırmak, onları dünyaya açmak konusunda hiçbir şey yapılmadığını gördüm. Bu konuda isyan ettim. Ve de belki de en önemlilerinden bir tanesi de biliyorsunuz metro'ya internet getirdik, cep telefonlarının açılmasına vesile olduk. Kredi Yurtlar Kurumu önüne belediyenin mobil büfelerini çektik. Ben gidince maalesef bu yatırımlar durdu. Hatta o projeler de iptal oldu. Ben de burada gördüm ki herhalde biz çok fazla bu konuyu sosyal medyada dile getiririz diye yapılmış. Halbuki belediyenin kendi önceliği değilmiş. Bu konuda da artık farklı bir söz söylemek gerektiğini düşünüyorum ben. Onun için de kendi yolumuza çıktık.


Şu anki İBB yönetiminin hakkında çıkan işte kayırma, yolsuzluk, belirli siyasi çevreleri belediyeyi kullanarak etkileme iddiaları hakkında düşünceniz nedir? Siz böyle bir şeye şahit oldunuz mu bu konuda?


Yani yolsuzlukla ilgili elimde belge yok. Bilmiyorum ama Türkiye'de şöyle çok büyük bir temel bir sıkıntı var, o da şu Türkiye'deki siyaset, siyasi partiler ve siyasi hareketler ve belediye gibi kanallardan genelde fon sağlanmaya çalışılıyor. Öyle olunca da demokrasi olmuyor.


Çünkü o zaman bizim gibi taban hareketlerinin karşısında milyarlarca dolarlık bütçeli, devasa kurumları buluyorsunuz. Bu Türkiye demokrasisi için inanılmaz yanlış, inanılmaz. Aynı zamanda suç. Onun için ben bunları Sayın İmamoğlu yönetiminde yaşayıp yaşamadığımızı bilmiyorum ama bunların hepsinin araştırılması gerektiğini biliyorum.


Ama şahit olduğum şey de şu, iştiraklerinin yani İstanbul Belediyesi'nin şirketlerinin yönetimine lütfen bakın. Çoğunlukla yönetiminde, Ekrem Bey'le yol yürümüş bir dolu insanın Yönetim Kurulu Başkanı olduğunu falan göreceksiniz. İşle de alakaları olmadığını göreceksiniz. Yani orada tabii ki liyakatsiz atamalar var ve ben bunu çok eleştiriyorum. Doğru değil.


Sosyal medyada paylaştığınız bir video vardı geçen günlerde. Oylarınızın daha çok AKP ve MHP seçmenini etkilediğini söylemiştiniz orada. Yani bu denli çetin bir yarışta kazanma ihtimalinizi ne oranda görüyorsunuz? Ve aldığınız oy oranı mevcut belediye başkanının kaybetmesini ve dolayısıyla iktidar partisinin İBB'yi kazanmasına sebep olursa sorumluluk hisseder misiniz?


Şöyle diyeyim, sorumluluk hissetmem. Bir kere şöyle bir şey var. Siyasi partiler, siyasiler seçime girerler, seçime girmeyen insan zaten siyasi değildir. Onun için ben vatandaşın o ya da bu eleştiride ne beklediğini anlamıyorum açıkçası. Yani seçime girmeyen siyasetçi mi olur? Ben bu soruyu insanlara soruyorum. Bu bir.


İkincisi, insanlar benim gibi proje yapan siyasetçilere alışık olmadığı için AK Partili insanların bana oy vereceğine inanmıyorlar. Halbuki bütün anketlerde o çıkıyor. O anlamda Sayın İmamoğlu kaybederse benim yüzümden kaybetmeyecek, kazanırsa da benim yüzümden kazanmayacak. Onun için yani orada konu ben değilim yani burada bu da böyle bir şey. Bunu açıkça söylemek gerektiğini hissediyorum.


Bizim kazanma şansımız ne? Vallahi bilmiyorum. Sebebi de şu, İstanbul'da bilinirliğimiz yüzde on yediymiş. Geçen aylarda öyleydi, şimdi daha da artmıştır. Yirmi olsun, yüzde seksen hala İstanbul'da bizi tanımıyor. Ama tanıyan insanlar bize oy veriyor. Yani bizim önümüz açılırsa medyada, ondan sonra tanınırlığı artarsa bu seçimi biz de kazanabiliriz. Bu tamamen medyanın, özellikle bize ambargo yapan medyanın bize ne kadar açtığı ile ilgili. Ve bu sadece iktidar medyasında değil, muhalefet medyasında da bu anlamda bir ambargo var.


Şöyle bir şey var, benim tabanım zaten bunu beğeniyor. Burada bir yanlışlık yok. Yani bir insan başka bir insan kazansın diye seçime girmez. Yani, seçim. Hatta tam tersi, şöyle söyleyeyim, bu aslında seçmene o kadar büyük bir saygısızlık ki. Sanki bize oy verecek insanların bu konuda kafası çalışmıyor (!). Eğer benim oy böldüğümü düşünüyorsa zaten bana oy vermez o insan, Ekrem beye ya da Murat bey'e verir ya da başkası. Bu nasıl bir kibirdir ki bizim temsil ettiğimiz seçmeni kenara, başka bir yere koyup da sanki bu konuda düşüncesi yokmuş gibi davranılıyor.


Bu iş doğru değil de şöyle bir şey olacak ben sana onu söyleyeyim. Şimdi mesela seçime girmesem birçok insan bana diyecek ki abi ne cesaret gösterip seçime girmedin, bizim sesimiz olmadın diyecek. Ondan sonra bazıları aferin iyi ki girmedin diyecek. Sonra biz beş yıl boyunca siyaset yapacağız, beş yıl sonra başka seçim olacak. Milletvekili şudur budur diyecekler ki bu seçim son seçim abi biraz daha kenarda kal, yine oyları bölme. Ondan sonra ne olacak? Gençlerin sesi yirmi yıl daha kenarda mı dursun?


İstanbul'daki çarpık kentleşme ve deprem riski hakkında ne gibi vaktiniz olacak?


Tabi ki birçok vaadimiz var. Bunun bir kısmı İstanbul'da. Kentsel dönüşüm yeterince hızlı olmadığı için evleri riskli olan insanlara ucuz ve hızlıca konut kredisi almak için belediyenin kaynaklarının bir kısmını buraya ayırması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü yerinde dönüşüm şu an yeterince hızlı olmuyor maalesef. Böyle bir durum var.


İkincisi, Kiptaş gibi belediyeye ait olan kurumlarda bu dönüşümün çok daha dezavantajlı olan yerlerden başlayarak yapılması gerektiğini düşünüyoruz.


Üçüncüsü de depreme dayanıklı konutları çok daha hızlı ve çok daha ucuza, artık yapmak mümkün. Üç boyutlu beton yazıcılar dediğimiz bir konsept var. Onlarla bunu yapabiliyorsunuz. Ama bu konular şu ana kadar maalesef değerlendiremedi. Hala klasik tekniklerle çok daha pahalıya, çok daha iş gücü gerektiren işler yapılıyor.


Bunun dışında tabi ki gasp edilen toplanma alanlarını yeniden kazanacağız. Her sokağa deprem ve afet kurtarma dan sorumlu insanları atayacağız. Mahallelilerden atayacağız. Toplanma alanlarında insanların geceyi geçirebilecekleri çadırlar, yemek, bunun gibi birçok ilk yardım malzemesinin orada depolu olarak saklanmasını sağlayacağız. Afet anında nerelerde toplanılabilir bunlarla anlaşma yapacağız. Akıllı elektrik direklerini uydu internete bağlayıp deprem anındaki iletişim sıkıntısının olmamasını, kesintisiz olmasını sağlayacağız. Yüzer hastaneler alacağız. Yani hastaneler normalde poliklinik hizmeti verecekler İstanbul'da ve afet anında da direkt karayolunun ulaşıma kesildiği yerde denizden müdahale edecekler.


Ve de yaşam saatimiz var. ''Yaşam saati'' dediğimiz de dijital saat dağıtacağız. Özellikle en dezavantajlı, en riskli yerdeki vatandaşlara ve bu saat insanları deprem anında yıkıntı altında kalırsa nerede olduğunu hızlı biçimde anlamamıza yol açacak diyebilirim.


Kurucusu olduğunuz “Yarın için Şimdi” derneği çalışmalarına devam ediyor mu? ''Internetsiz Köy Kalmasın'' adıyla başlattığınız projeyle pandemi döneminde çevirimiçi eğitim gören çocuklara ve gençlere tablet bilgisayar dağıttınız. Bu projenin kapsamı ve bütçesi nedir? Bu projeden faydalanan kaç kişi var? Bu projeye devlet veya belediyeler destek veriyor mu?


Bu projeyi şöyle yapıyoruz. Bizim derneğimize bağış yapan insanlarla yapıyoruz. Bu arada sponsorluk çalışmalarımız devam ediyor. Hem tablet hem internet için sponsorumuz var. Tablet için de şimdi sponsorluk görüşmelerimiz devam ediyor. Burada şöyle bir süreç izliyoruz. Çok dezavantajlı olan şu ana kadar 30-32 tane köyle konuştuk. Onların hepsi sırada. Onların hepsine teker teker gitme hedefindeyiz. Ve ilk köyümüz aslında. Şimdi Mardin'in Derik mezrasında ki orada bir köyümüz var oraya gideceğiz ve oradan da çalışmalarımıza devam edeceğiz. Şimdilik...


Eski İYİ PartiMilletvekili Ümit Dikbayır'ın bazı ifadeleri vardı. İstifa sonrası ''Seçim kampanyasını Meral Akşener'in oğlu Fatih Akşener yürüttü seçim sonrasında her birinin içinde 250 bin lira olan 7 8 poşetle kendi ekibine para dağıttı.'' Bu iddialar hakkında ne düşünüyorsunuz?


Kısaca söylemek istiyorum. Siyasetin artık kapalı kapılar ardından yapılması ve kaynağı bilinmeyen finansmanla yapılması insanlarda çok büyük soru işaretlerine sebep oluyor. Yani böyle bir şeye tanık olmadım ama bunların yetkililer tarafından araştırılması gerektiğini düşünüyorum.


İstanbul'da Belediye Başkanlığı için bağımsız bir aday olarak politik ve ideolojik pozisyonu hakkında nasıl bir mesaj vermek istiyorsunuz?


Benim ideolojim gençliği kalkındırmaktan yana. Ve bunun içinde karma bir politikayı destekliyorum. Yani belediyenin dezavantajlı yerlerde kamusal anlamda çok büyük destekler vermesi gerektiğini düşünüyorum. Ama aynı zamanda da fırsatı olan, yeterince eğitimi, bilgisi olan gençlerin de önünü açması ve böylece girişimciliğin de önünü açması gerektiğini düşünüyorum. Yani nasıl zamanında Atatürk yapmışsa Anadolu'yu karma bir ekonomiyle kalkındırma hedefinde başarılı da olmuşsa, biz de son yirmi-otuz yıldaki bu konudaki tahribatı geriye çevirip hibe ve bütçesini bu anlamda çok verimli kullanmayı düşünüyoruz.


Sayın Taylan Yıldız'a röportaj talebimizi kabul edip, cevaplandırdığı için teşekkür ederiz.

Hazırlayan: Talha Bakış

Röportajımızın içeriği, kaynak gösterildiği takdirde izin alınmaksızın kullanılabilir.

Comments


bottom of page