top of page
Yazarın fotoğrafıSude Kantarçeken

TURGUT ÖZAL DÖNEMİ: NEO-LİBERAL REFORMLAR, YOLSUZLUK İDDİALARI VE SİYASİ DÖNÜŞÜM

Bu makale, Turgut Özal dönemini baştan sona ele alır. Giriş kısmında, Özal’ın 1980 askeri darbesi sonrası başbakan olarak göreve gelişi ve neo-liberal politikalarla Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısında gerçekleştirdiği köklü değişimler özetlenir. Gelişme bölümünde, Özal’ın Margaret Thatcher'dan etkilendiği, devletin ekonomik rolünü azaltarak özelleştirmeleri hızlandırdığı ve bu süreçte yaşanan yolsuzluk iddiaları detaylandırılır. Ayrıca, ekonomik reformların sosyal ve siyasi etkileri ele alınır. Sonuç kısmında ise, Özal’ın reformlarının ekonomik dönüşüm sağlasa da yolsuzluk sorunlarıyla gölgelendiği vurgulanır ve dönemin genel değerlendirmesi yapılır.

Turgut Özal, Türkiye’nin 1980'li yıllarda yaşadığı büyük ekonomik ve siyasi dönüşümlerin lideri olarak öne çıkar. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Türk siyasetinin yeniden şekillendiği bir dönemde, Özal, liberal ekonomi politikaları ve dışa açılma vizyonuyla ülkenin yönetiminde önemli bir rol oynamıştır. Ancak, Özal’ın liderliğinde uygulanan bu politikalar, geniş bir kamuoyu desteği almasına rağmen, siyasi muhalefetin ve eski düzeni savunan bazı çevrelerin ciddi tepkilerine de yol açmıştır. Bu dönemde yaşanan yolsuzluk iddiaları ve bürokrasi-siyaset ilişkileri, Türkiye’de derin tartışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur.


Özal’ın Seçimi ve Muhalefetle Karşılaşması ve Parlementer Sistemin Gücü :

Turgut Özal, 1980 askeri darbesinin ardından ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak görevlendirildi. 24 Ocak 1980 kararları olarak bilinen ekonomik reformların mimarı olan Özal, serbest piyasa ekonomisine geçiş ve dışa açılma politikalarının baş savunucusu oldu. 1983 yılında askerî rejimin gözetiminde yapılan genel seçimlerde, ANAP (Anavatan Partisi) ile iktidara geldi. Ancak Özal’ın liderliği, sadece ekonomik reformlarla sınırlı kalmadı; parlamenter sistemi ve devlet yönetimini de etkili bir şekilde kullanarak Türkiye’de güç dengelerini değiştirdi.


ANAP’ın zaferi, Türkiye’de siyasi manzarayı kökten değiştirdi. Özal’ın partisi, askerî darbe sonrası ilk sivil hükümeti kurdu ve güçlü bir çoğunlukla parlamentoda yer aldı. Ancak, Özal’ın hızlı reformları ve yönetim tarzı muhalefet partileri tarafından sert şekilde eleştirildi. CHP’nin (Cumhuriyet Halk Partisi) devamı olan Halkçı Parti ve milliyetçi çevreler, Özal’ın ekonomi politikalarının fakir halk kesimlerini göz ardı ettiğini savunarak sert muhalefet yaptılar. Özellikle eski düzeni savunan bürokrasi, Özal’ın devleti küçültme ve özel sektöre daha fazla alan açma çabalarına karşı çıktı. Bürokrasi içindeki bazı gruplar, Özal’ın karar mekanizmalarını kendine yakın iş insanları ve özel sektörle iş birliği içinde kullanmasından rahatsızlık duydu.


Turgut Özal, parlamenter sistemin sunduğu imkanları ustaca kullanarak güçlü bir liderlik sergiledi. Parlamentoda büyük bir çoğunluğa sahip olan ANAP, Özal’ın reform programlarını hızla hayata geçirdi. Özellikle ekonomideki devlet kontrolünü azaltma, kamu iktisadi teşebbüslerinin özelleştirilmesi ve serbest piyasayı teşvik eden politikalar, parlamentodan büyük destekle geçirildi. Ancak bu hızlı dönüşüm, hem siyasi hem de sosyal çevrelerde huzursuzluk yarattı.


Özal, parlamentodaki çoğunluğunu kullanarak yürütme gücünü büyük oranda merkezileştirdi. Reform süreçlerinde yavaşlatıcı bir faktör olarak gördüğü bürokrasiyi etkisiz hale getirmek için, bakanlıklar ve devlet kurumlarına kendisine yakın isimleri atadı. Bu strateji, kısa vadede hükümetin icraat hızını artırdı, ancak uzun vadede bürokrasi-siyaset ilişkilerinin yozlaşmasına yol açtı. Özal’ın yönetim tarzı, karar alma süreçlerinde denetim mekanizmalarının zayıfladığı ve kişisel ilişkilerin ön plana çıktığı bir dönemin başlamasına neden oldu.


Turgut Özal, ekonomik politikalarında Batı’daki neo-liberal liderlerden, özellikle Birleşik Krallık Başbakanı Margaret Thatcher’dan büyük ölçüde etkilenmiştir. Thatcher, Birleşik Krallık'ta özelleştirme, deregülasyon ve sendikaların gücünü kırma gibi sert ekonomik reformları uygularken, Özal da Türkiye'de benzer bir model izledi. Devletin ekonomideki payını azaltmak amacıyla birçok kamu iktisadi teşebbüsünü (KİT) özelleştirdi ve özel sektöre daha fazla alan açtı. Ancak bu özelleştirme süreçleri, kamu varlıklarının gerçek değerlerinin altında satıldığı, ihale süreçlerinin şeffaf olmadığı ve bazı şirketlerin kayırıldığı iddialarını doğurdu.


Özellikle büyük altyapı projeleri ve kamu ihaleleri, bu dönemde sıklıkla tartışmaların odağı haline geldi. İhale süreçlerinde Özal’a yakın iş insanlarının avantaj sağladığı iddiaları, yolsuzluk tartışmalarını körükledi. Özellikle Karayolları Genel Müdürlüğü ve enerji sektörü ihalelerinde yaşanan usulsüzlükler, kamu kaynaklarının etkili bir şekilde kullanılamadığına ve yolsuzlukların yaygınlaştığına dair güçlü eleştiriler aldı. Bu süreçte, kamu ihalelerinde şeffaflık eksikliği ve denetim mekanizmalarının zayıflaması, Özal’ın ekonomik reformlarının uzun vadeli etkilerine gölge düşürdü.


Turgut Özal, 1989 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin sekizinci cumhurbaşkanı olarak seçildi. Cumhurbaşkanlığı döneminde de Türkiye siyasetinde etkili olmaya devam eden Özal, anayasal yetkilerini genişleterek yürütme gücünü kontrol altında tutmaya çalıştı. Ancak başbakanlık görevini devralan hükümetler, Özal’ın reformlarını sürdüremedi ve Türkiye’de ekonomik büyüme yavaşladı. Özellikle 1991’de ANAP’ın parlamentoda çoğunluğu kaybetmesiyle birlikte, Özal’ın siyasi gücü azalmaya başladı.


Özal’ın cumhurbaşkanlığı döneminde, Türkiye’deki siyasi atmosfer giderek gerildi. 1990’ların başında, Kürt meselesi, terörle mücadele ve ekonomik kriz gibi sorunlarla başa çıkmaya çalışan Türkiye, aynı zamanda derinleşen yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Özal’ın 1993 yılında ani ölümü, Türkiye’de siyasi dengelerin değişmesine ve ANAP’ın siyaset sahnesindeki etkinliğinin azalmasına yol açtı. Özal’ın ölümü, aynı zamanda Türkiye’de neo-liberal dönemin sonunu da simgeledi.


Turgut Özal dönemi, Türkiye’nin modernleşme ve küresel ekonomiye entegre olma çabalarının damgasını vurduğu, ancak aynı zamanda yolsuzluk iddialarıyla gölgelenen bir dönemdir. Özal, Margaret Thatcher gibi neo-liberal liderlerden etkilenerek Türkiye’de serbest piyasa ekonomisini teşvik etmiş ve devletin ekonomideki ağırlığını azaltmaya çalışmıştır. Ancak, bu reformlar sırasında ortaya çıkan yolsuzluklar, kamu kaynaklarının kötüye kullanılması ve şeffaf olmayan ihale süreçleri, dönemin en büyük eleştiri konularından biri olmuştur. Özal’ın iktidarı, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi yapısında önemli bir dönüşümü simgelerken, aynı zamanda yolsuzlukların ön plana çıktığı bir dönemi de beraberinde getirmiştir.

Comments


bottom of page