Osmanlı Devleti’nin Somali ile olan ilişkisi Memlûk Devleti’nin yıkılış tarihi olan 1517’den başlayarak yaklaşık dört asır sürmüştür. Kızıl Deniz’e hâkimiyeti sağlayan bölge Avrupa, Afrika, Ortadoğu ve Asya’yı birbirine bağlayan küresel bir deniz yolu zenginliğidir.
Öyle ki ticari potansiyeli haricinde Türkiye’de yer alan boğazlar kadar stratejik bir önemi de bünyesinde taşır. Özellikle Akdeniz’e dökülen Kızıl Deniz güzergâhı ticari açıdan hem Çin’i hem Suriye’de yer alan Rusya’yı hem de Akdeniz ülkelerinin tamamını etki çemberi altına alır.
15.yüzyılın ilk yarısından 17. Yüzyılın ortalarına kadar süren Coğrafi Keşifler doğrultusunda sömürülen Afrika topraklarında yer alan Somali’de bu emperyalist güçlerin radarına girerek 1884 yılından itibaren İngiltere, Fransa ve İtalya tarından işgal edilmiştir. Özellikle Sokullu Mehmet Paşa’nın Süveyş Kanalı projesi ile Kızıl Deniz Akdeniz’e bağlantı sağlamıştır. Yaklaşık 4 asır Türk egemenliğinde olan bu bölge hala Osmanlı izlerini taşımaktadır. Öyle ki; Somali ile gerçekleştirilen 10 yıllık güvenlik anlaşması neticesinde Somali diplomatlar: ‘’ Dağ olamıyorsan dağa yaslan’’ diyerek Türk’lere olan güvenlerini dile getirmişlerdir.
Somali Cumhurbaşkanı Mahmud: ‘’Türkiye, 10 yıl denizlerimizi koruyacak.’’ Açıklamalarıyla Türkiye 10 yıllık süre zarfında donanma gücü bazında Somali’yi iç ve dış tehditlere hazırlayacaktır. Yine bilindiği üzere askeri eğitimler Türk Kuvvetleri tarafından Somali askeri güçlerine yıllardır verilmekte. Kara operasyon gücüne bir de Deniz operasyon gücü de eklenecektir. Unutulmamalıdır ki Türkiye Fransa’nın Afrika sömürüsünün bitimine dair tüm satranç hamlelerini başarıyla gerçekleştirmektedir. Türkiye’nin Somali’de ki varlığı Türk Ekonomisine bölgede yer alan yer altı zenginliklerinin %30 ‘unun faydasının sağlanması yanında bir de Türkiye’ye tarihsel yakınlığı olan Afrika ülkeleri ile yeniden bağ kurma imkânı sunacaktır. Afrika hami ülkesini asla unutmamıştır. Bir diğer yazımızda Libya’da diplomatik yenilgiye
uğrayan Fransa ve bu yenilginin karşısında zafer kazanan garantör ülke Türkiye’den bahsedeceğiz. Keza Afrika ülkeleri ayrı ayrı ele alındığı gibi kıta olarakta tek ele alınması gereken önemli bir bölgedir. Somali İslam kutsal topraklarının arka bahçesi olduğu gibi İsrail’inde ensesidir. Dolayısıyla gücünü Balkanlar ve Afrika’dan alan Osmanlı bu iki toprak bütünlüğünde otoritesini kaybettiğinden dolayı kaçınılmaz bir yıkılış sürecine girmiştir. Türkiye mirasçısı olduğu bu topraklarda Tarihsel otoritesini geri alarak Fransa’yı tamamıyla bu topraklardan söküp atacaktır.
Zengezur koridoru ile Çin’den çıkıp Avrupa’ya dağıtılacak mal Türkiye üzerinden, Asya’dan Avrupa’ya ve Avrupa’dan Asya’ya deniz ticareti söz konusu olduğunda faaliyetler Kızıl Deniz adına stratejik önemi olan Somali’nin hamisi yine Türkiye’den, Boğazlar üzerinden Karadeniz’e olacak olan ticari ve askeri faaliyetler yine Türkiye üzerinden gerçekleşiyor ve gerçekleşmeye devam ediyor olacaktır. Bu da Türkiye’nin potansiyel jeopolitik durumuna ayrı bir etken çarpan olarak eklenmektedir. Bilindiği üzere Husi’ler Kızıl Deniz’de yer alan İsrail gemilerini vurmaktadır. Dolayısıyla Filistin adına da bu bölge ayrı stratejik öneme sahiptir. Afrika kıtasında yer alan Müslümanların siyasi kargaşadan uzak bir düzen çemberinde süre gelen istikrarı emperyalist güçleri ayrı korkutmaktadır. Bu bölgenin Türk hamiliği bu
güçler adına en son isteyecekleri düzen ve nizamdır.
Tarih büyük bir bellektir. Tarih bir hafızadır. Dünya tarihinin özü ise Türk Tarihidir. Türk’ün özüne dönüş zamanı tarihin tekerrür ediş zamanı olacaktır.
Comentarios