Dünya siyasetinde son yıllarda artan gerilimler ve kutuplaşma, birçok uzmana göre "2. Soğuk Savaş" olarak adlandırılabilecek yeni bir dönemin habercisi olarak değerlendirilmekte.

Bu yeni soğuk savaş, birinciye kıyasla farklı dinamiklere ve karmaşık bir yapıya sahip olacak gibi gözüküyor. Bu yazıda, uluslararası düzende yaşanan bu dönüşümü, "Uluslararası Örgütler," "Vekalet Savaşları" ve "Ekonomik İş birlikleri" başlıkları altında inceleyeceğiz. Uluslararası Örgütler ve Yeni Kutuplaşma
Uluslararası örgütler, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzenin mihenk taşları olarak barışı ve istikrarı koruma amacı gütmüştür. Ancak son dönemde bu örgütler, çoğu zaman etkinliklerini yitirdiği ve tarafsızlığını sorgulatan yapılara dönüştüğü için eleştirilmektedir.
Birleşmiş Milletler (BM) gibi örgütler, köklü yapılarına rağmen, özellikle güvenlik konseyi kararlarında büyük güçlerin vetolarıyla şekillenmekte ve çoğu kez tıkanmışlık yaşamaktadır. ABD, AB, Rusya ve Çin gibi aktörler, bu örgütleri kendi güç dengelerinidesteklemek için kullanmaya çalışmaktadır. NATO'nun gençleşen misyonu ve Çin'in Özellikle Asya Pasifik'te yeni uluslararası yapılar kurma çabaları da bu yeni düzende öne çıkan gelişmeler arasındadır.
Son olarak, BRICS gibi yapılar da batı-dışı dünyanın daha fazla ekonomik ve siyasi etki arayışının bir sonucu olarak öne çıkmaktadır. Bu yapılar, batı merkezli bir düzene meydan okurken, bu yeni soğuk savaşta kutupların belirginleşmesine katkıda bulunmaktadır.Hem askeri hem de ekonomik olarak daha büyük bir potansiyele sahip olan BRICS ülkeleri, nüfus açısından da batı bloğuna karşın çok daha üstündür.
Vekalet Savaşları: Dolaylı Çatışmanın Yeni Alanları
Vekalet savaşları, soğuk savaşta olduğu gibi günümüzde de büyük güçlerin dolaylı çatışmalarını yürüttüğü alanları temsil etmektedir. Ancak günümüzdeki vekalet savaşları, teknolojinin ve çok kutupluluğun etkisiyle daha karmaşık bir hâl almıştır.
Suriye, Yemen, Ukrayna ve Libya gibi ülkeler, büyük güçlerin etkisini gösterdiği vekalet savaşlarına sahne olmaktadır. Örneğin, ABD ve NATO, Ukrayna'da Rusya'nın etki alanını sınırlamak için dolaylı destek sağlarken, Rusya ve İran gibi aktörler, Suriye ve Yemen'de kendi nüfuzlarını arttırmaya çalışmaktadır. Ancak Esed’in devrilip HTŞ’nin başa geçmesiyle beraber, Suriye bölgesinde Rusya ve İran’ın zayıfladığını görmekteyiz. Bunun sonucu olarak, ABD destekli İsrail bölgede etkisini artırmaya yönelik faaliyetlerde bulunmaktadır. Şam’ın 20 km yakınına kadar ilerleyen İsrail birlikleri şimdilik bu bölgede ilerlemeyi durdurdu fakat ilerleyen günlerde bizi neler bekliyor birlikte göreceğiz.
Trump’ın seçilmesiyle birlikte ABD-İsrail ilişkileri ise zedelenmiş gibi gözüküyor. Trump’ın son açıklamalarının ardından Netanyahu, Trump’ın yemin törebibe katılmayacağını açıkladı. Trump başa geçtikten sonra ilişkiler daha da kötüleşecek mi yoksa normalleşecek mi şu an için bir belirsizlik hâkim. ABD-İsrail arasındaki olası bir anlaşmazlık ve ABD’nin İsrail’e yardımlarını kesmesi durumunda orta doğudaki Vekalet Savaşları çok farklı bir boyut kazanacaktır. Suriye’de iç savaşın bitmesinin ardından gözler Suriye ve Irak’ın kuzeyinde bulunan PYD-YPG terör örgütüne çevrilmiş durumda. Türkiye’nin PKK’ya silah bıraktırması konusunda anlaşma sağlanırsa, orta doğuda Türkiye baş aktör konumuna gelebilir. Rusya hali hazırda Ukrayna ile oyalanmakta ve İran ise hem İsrail’in saldırılarının ardından zayıflamış hem de Esed’in devrilmesiyle birlikte Suriye’de gücünü kaybetmiş durumda.
Ekonomik İş birlikleri ve Ayrışma
Ekonomi, yeni soğuk savaşın çekirdeğini oluşturan unsurlardan biridir. ABD'nin başlını çektiği batı merkezli ekonomik sistem ile Çin'in önünde yer aldığı Asya merkezli ekonomik yapılar arasındaki rekabet giderek sertleşmekte ve çoğu zaman ticaret savaşları şeklinde kendini göstermektedir.
Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi, sadece ekonomik bir proje olmayıp, jeopolitik bir strateji olarak da algılanmaktadır. ABD ise, Trans-Pasifik Ortaklığı (TPP) gibi projelerle Asya'daki nüfuzunu arttırmaya çalışmıştır. Enerji kaynaklarını kontrol etme yarışı da bu ekonomik savaşın bir parçası haline gelmiştir. Rusya, Avrupa'ya gaz akışını siyasi bir koz olarak kullanırken, ABD ve Avrupa ülkeleri, enerji bağımlılığını azaltmak için alternatif enerji kaynaklarına yönelmektedir. Bu durum, enerji piyasalarında daha fazla rekabeti ve bölgesel gerginlikleri beraberinde getirmektedir.
Ayrıca, teknoloji ve inovasyon alanında yaşanan rekabet, ekonomik iş birlikleri ve ayrışmanın diğer bir boyutunu oluşturmaktadır. ABD'nin Çin'e uyguladığı teknoloji ambargoları ve Çin'in kendi teknolojik altyapısını güçlendirme çabaları, bu rekabetin en belirgin örneklerindendir. Küresel ticaret ağları bu süreçte yeniden şekillenmekte ve bölgesel iş birlikleri, ekonomik kutuplaşmayı daha da artırmaktadır.
Comments