top of page

YEREL SEÇİMLERİN TÜRKİYE SİYASETİNE ETKİSİ: ERDOĞAN'DAN İMAMOĞLU'NA

Yerel seçimlerin sonuçları genel siyasi atmosferi etkilemesinde büyük bir etkiye sahiptir. Yerel başarılar ya da başarısızlıklar, siyasi partilerin ve liderlerin ülke genelindeki popülaritesini etkileyebilir. Bu seçimler, yerel siyasi liderlerin genel politika ve stratejiler üzerindeki etkisini göstermesi açısından oldukça önemlidir.

Örnek olarak, Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi tarafından aday gösterildiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanmıştır ve İstanbul Belediye Başkanı olmuştur. Görev süresi boyunca, İstanbul'da birçok önemli projeye imza attı ve kentsel dönüşüm alanında önemli adımlar attı. İstanbul'un temizliği için büyük çaba sarf etti. Çöp toplama ve sokak temizliği hizmetlerini düzenledi. Aynı zamanda, yeşil alanları artırmak için çalışmalar yürüttü. Parklar ve bahçeler yaptırdı. Ek olarak, sosyal yardımları ve hizmetleri artırdı. Kreşler, yaşlılara yönelik hizmetler ve engellilere yönelik hizmetler gibi alanlarda çalışmalar yaptı. Tüm bunlar sayesinde vatandaşların sevgisini ve güvenini kazanmış oldu, bunun sonucunda ise siyasi kariyerinde yukarı tırmanmasına olanak sağladı. 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AK Parti) kurdu ve 2002 yılında yapılan genel seçimlerde AK Parti birinci parti oldu. Erdoğan, 2003 yılında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı seçildi.

 

Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemi, siyasi kariyerinde önemli bir dönüm noktası oldu. Başarılı bir yönetici imajı çizdi ve popülerliğini artırdı. Adalet ve Kalkınma Parti'sini kurarak Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı seçilmesine giden yolu açtı. Sonuç olarak, yerel seçimlerin ülkenin siyasetine nasıl bir etki yarattığını deneyimlemiş olduk. Yerel yönetimlerde elde edilen başarının ülkenin tamamı tarafından desteklendiğini ve seçmenin oyunu kazanmak için önemli bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz. Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra başa geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları’nın faaliyetlerine kısaca değinecek olursak; Ali Müfit Gürtuna (1998-2004): Erdoğan'ın projelerini devam ettirerek tarihi ve kültürel mirasa önem verdi, eğitime ve sağlık hizmetlerine yatırım yaptı, turizmi geliştirmeye çalıştı. Kadir Topbaş (2004-2017): Ulaşım altyapısına odaklanarak metrobüs ve tramvay hatları inşa etti, İstanbulkart'ı uygulamaya koydu, yeşil alanları artırdı, kentsel dönüşüm projeleri başlattı ve kültür-sanata katkıda bulundu. Mevlüt Uysal (2017-2019): Topbaş'ın projelerini devam ettirerek İstanbul'u finans merkezine dönüştürmeye çalıştı, 3. köprü ve havalimanı gibi mega projeleri tamamladı, depreme karşı dayanıklılığı artırmaya çalıştı. Fakat hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan’ın yarattığı etkiyi yaratamadı. 2019 seçimleri ise İstanbul Belediye Başkanlığı için çok önemli bir yer tutmaktadır. Daha önce uzun yıllar boyunca, Türkiye Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olarak görev alan ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Genel Başkanlığını yapan ayrıca Türkiye Cumhuriyeti başbakanı olarak da görev yapan Binali Yıldırım, Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday olarak gösterildi. Bunun üzerine Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak, daha önce Beylikdüzü Belediye Başkanlığını yürüten Ekrem İmamoğlu’nu aday olarak öne sürdü. Binali Yıldırım’ın geçmişte elde ettiği başarılarıyla beraber seçimi fark atarak önde bitirmesi beklenirken gerek siyasi gerilimler gerekse partilerin yürütmüş olduğu yanlış politikalar sonucunda Ekrem İmamoğlu seçimi önde tamamlamıştır. Fakat Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından oyların çalındığı yönünde yapılan itirazlar sonucunda seçim tekrarlandı ve Ekrem İmamoğlu bu sefer büyük bir fark atarak İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı olarak göreve geldi. Böylesine büyük bir farkla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Ekrem İmamoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi içinden gelecek vaat eden bir siyasi lider olarak görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu ve bunun gibi alınan kararlar Türkiye’de büyük siyasi liderlerin ön plana çıkmasına bir zemin hazırladığını söyleyebiliriz. Örnek olarak, Recep Tayyip Erdoğan’ın şiir okuduğu için hapse girmesi ve siyasi hayatının bitirilmeye çalışıldığı gibi. Gerek kararlı duruşları gerekse halk desteğini arkalarına alıp davalarından vazgeçmemeleri onları siyasetin önemli aktörleri haline gelmelerine olanak sağlamıştır.


Bu bağlamda ele alabileceğimiz bir diğer örnek ise Savcılık tarafından, 14 Aralık 2022 tarihinde Ekrem İmamoğlu’na verilen “kamu görevlisine hakaret” suçundan 2 yıl 4 aya kadar hapis cezası istenmesini gösterebiliriz. O dönemde Ekrem İmamoğlu Yüksek Seçim Kurulu’na yönelik söylemlerinden ötürü bu cezayı almıştır. Bunun ardından yaptığı açıklamalarla dik durduğunu gösteren Erkem İmamoğlu, seçmenin de desteğini alarak Saraçhane'de bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın önünde miting yapmıştır. Bu miting sonrası seçmeniyle birlikte tabanını da konsolide etmeyi başaran Ekrem İmamoğlu, bazı iktidar destekçilerinden de destek görmüştür. En önemli desteği ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin Millet İttifakında yer alan İYİ Parti yapmıştır. Genel Başkanı Meral Akşener’inde desteğini yanına alması sonucunda 2023 yılında gerçekleşecek genel seçimler için Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilebileceği gibi söylemleri de beraberinde getirdi. Eğer cezası onanır ve hapis yatarsa aynı Recep Tayyip Erdoğan gibi onun da siyasi başarılarının önüne geçilemeyeceği ve halk nezdinde bir “kahraman” olacağı yönünde eleştiriler de yapıldı. Mahkeme süreci hala devam eden bu davanın sonucun ne olacağı merakla beklenmektedir. 2024 yerel seçimleri için bir engel teşkil edip etmeyeceği ise ilerleyen günlerde gerçekleşecek duruşmalardan sonra netlik kazanacaktır.

 

14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşen Genel Seçimlerden sonra muhalefetin başarısızlığı halk nezdinde ciddi eleştirilere sebep olmuştu. Özellikle Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun üst üste seçimler kaybetmesinden sonra parti genel başkanlığının değişmesini isteyen seçmenle birlikte güç kazanan parti için muhalefetin baskılarının ardından kongre kararı almıştır. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da destek verdiği Özgür Özel, Kemal Kılıçdaroğlu karşısında genel başkan adayı olarak gösterilmişti. Kurultayın ardından eski gücünü ve etkisini kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu, yerini Özgür Özel’e bırakmıştı. Özgür Özel’in kurultayda yapmış olduğu bir konuşmada Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin tutuklu genel başkanı Selahattin Demirtaş’a selam söylemesi muhalefet seçmenleri tarafından büyük eleştirilere sebep olmuştu. “Silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan hapiste olan Selahattin Demirtaş’a selam söylenmesi özellikle parti içerisindeki ulusalcı ve milliyetçi seçmenleri tedirgin etti. Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren seçmenlerin rahatsız olduğu en büyük sorun buyken Cumhuriyet Halk Partisi’ne yenilik getireceğini söyleyen Özgür Özel’in de aynı sözleri sarf etmesi ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’yle yakınlık kurulması sonucunda herhangi bir değişimin gerçekleşmeyeceğini öngören bir muhalefet seçmeninin oluşmasına sebep olmuştur.

 

Her geçen gün Atatürk’ün kurmuş olduğu partinin temel ilkelerinden uzaklaşmasıyla gücünü kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi’nin 2024 yerel seçimlerinde halk tarafından göreceği destek kafalarda soru işaretleri oluşmasına sebep olmuştur. Özellikle, Özgür Özel’in Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne gerçekleştirmiş olduğu ziyaret eleştirilere sebep olmuştu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkanı olmasına rağmen Özgür Özel’in DEM Parti kürsüsü önünde gerçekleştirmiş olduğu konuşma büyük eleştirilere sebep olmuştu. Hem teröre yardım ve propagandasını yapmak suçundan birçok milletvekilinin hapiste olduğu hem de Hendek olaylarında bölücü terör örgütüne destek veren belediye başkanlarının olduğu bir partinin, Cumhuriyetin kurucu partisi ile nasıl yan yana gelebildiği yönünde sert bir şekilde eleştirilere yol açmıştır. Bu olaydan kısa bir sür sonra ise Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırlarını teröristlerden koruyan 12 Mehmetçik, bölücü terör örgütü tarafından şehit edilmişti. Bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde terör saldırılarını şiddetle kınayan bir ortak metin imzalanması kararı Adalet ve Kalkınma Partisi önderliğinde meclise sunuldu. İYİ Parti, Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Saadet Partisi’nin imzaladığı bu metne karşı çıkan Cumhuriyet Halk Partisi ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olmuştur.

Ek olarak Özgür Özel’in bir programda Şeyh Sait ile alakalı sorulan soruya net bir cevap verememesi de seçmenlerde kafa karışıklığına sebep olmuştu. Katıldığı programda Şeyh Said hakkında sorulan “kahraman mı yoksa hain mi” sorusuna net bir şekilde cevap verememesi ve açıkça hain olduğunu söyleyememesi nedeniyle eleştirilere neden olmuştu. Cumhuriyeti kuran partinin, Cumhuriyete karşı yapılmış bir isyana net bir şekilde karşı çıkmadığını gören seçmenlerin yerel seçimlerde nasıl bir refleks vereceği belirsizliğini koruyor.

 

Göreve geleli kısa süre geçmesine rağmen hangi parti ve hangi görüşe sahip partilerle ittifak yapacağını açıkça belirleyen Özgür Özel, tarafını DEM Partiden yana kullanacak gibi gözüküyor. Yerel seçimlerde beraber hareket etmek için İYİ Parti ile de iş birliği yapmak isteyen CHP, izlemiş olduğu politikalar sonucunda İYİ Parti ile karşı karşıya gelmiştir. İttifak yapmak istemeyen İYİ Parti, İstanbul Büyükşehir Belediye adayını Buğra Kavuncu olarak açıkladı. Tabanının çoğunu milliyetçi seçmenin oluşturduğu İYİ Parti, tüm bu olaylara rağmen Cumhuriyet Halk Partisi ile ittifak yaparsa seçmeninde tepkiye yol açacağını ve oylarının azalacağını öngördüğü için bu ittifaka sıcak bakmamaktadır. Halihazırda genel seçimlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olmasını eleştiren ve “Altılı Masa’dan” ayrılan Meral Akşener’i “seçimi kaybedebiliriz” gerekçesiyle ikna ederek tekrardan “masaya” oturmasına sebep olan Millet İttifakı, buna rağmen genel seçimi kaybetmişti. Seçimin kaybedilmesinin ardından Millet İttifakı’ndan da ayrılan İYİ Parti, bir daha Cumhuriyet Halk Partisi ile aynı yolda yürüyüp yürümeyeceği kafalarda soru işaretlerine sebep olmuştur. Son olarak, İsveç’in NATO üyesi yapılmasına dair TBMM’de yapılan oylama CHP ve AKP’nin desteği ile onaylandı. İYİ Parti bu oylamayı reddederek ikinci defa CHP ile mecliste karşı karşıya gelmişti.

Comments


bottom of page