Düşüncelerimizde ve eylemlerimizde özgür olduğumuzu varsayarken aslında hiç de göründüğü gibi salt özgür olmuyoruz. Milyarlarca yıldır süregelen dünyanın içinde insan etkileşimleri sayesinde pek çok şeyi başarabilmiş ve gelişebilmişizdir.

Bir sonraki eylemimiz hep bir önceki eylemin etkisine bağlı olarak gelişmiştir. Bu sayede bir sürü seçenek ve alternatif kültürel çeşitliliğin önünü açmışızdır, hala devam eden günümüzde seçeneklerle dolu olan bir dünyanın içerisinde özgür irademizi etkilemeden doğal ve doğrudan bir seçim yapmak çok güç.
Mesela bir markete girip en sevdiğiniz çikolatadan aldığınızı düşünün, o çikolatayı gerçekten siz mi seçtiniz? Yoksa daha önce damak tadınızda hoş tatlar ve duygular bıraktığı için mi o çikolatayı aldınız?
Mesela sigara? Sahiden sigara içmek sizin özgür seçiminizden dolayı mı kaynaklanıyor yoksa bu durumun arkasında sigarayı seçmenize etken olan milyonlarca faktörden mi?
Şimdi de birkaç dakikalığına Amerika Cumhurbaşkanı Joe Biden'ın yerinde kendinizin olduğunuzu hayal edin, büyük ihtimalle şu anki hayatınıza nazaran yapacağınız pek çok seçim farklı olacaktı, hatta düşünceleriniz bile etkilenecekti, çünkü ekonomi, coğrafi kader, siyasi politikalar, ailevi sıkıntılarınız vardır sizi sarıp sarmalayan. Şimdi kendinizi bir daha Joe Biden'ın yerine koyarak kader ve özgür irade ilişkisini bir gözden geçirmekte fayda var..
Jim Rohn der ki, ''İnsan, en çok vakit geçirdiği 5 kişinin ortalamasıdır.''
E durum böyleyken insan nasıl özgür olsun ki? Biz istesek de istemesek de seçimlerimizin büyük bir çoğunluğunda ailemizin, çevremizin, mahallemizin, ülkemizin ve siyasilerin izlediği politikaların etkisi çok çok büyüktür. Bu yüzden belki de şu ana kadar özgür irade ile karar verip seçim yapabilenler muhtemelen 2,5 milyon yıl önce Güney Afrika'da yaşayıp bize çokça benzeyen maymunlardı.
Hatta o maymunların da çoğunun yine birbirlerinden etkilendiklerini varsayarsak onlarda bile özgür iradenin olma ihtimalinin anlaşılması çok güçtür.
Şimdi gelelim kaderle olan bağlantısına..
''Kader ya da yazgı, önceden ve değişmeyecek bir şekilde belirlenmiş olay akışıdır.''
Tanrı eğer her şeye aşkın bir varlık ise benim dünyadaki bütün eylemlerimi ve sonuçlarımı
biliyordur. Fakat burada da dua kavramı devreye giriyor, Tanrı insan iradesine müdahale etmeksizin dünyanın düzenine karışmadığını iddia ediyorsa hiçbir duanın Tanrı tarafından kabule dayanmaması gerekiyordur.
Ama Kur’an-ı Kerim'i açıp Bakara Suresi 186. Ayete baktığımızda Tanrı'nın şu sözleri karşımıza çıkmakta: وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادٖي عَنّٖي فَاِنّٖي قَرٖيبٌؕ اُجٖيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِۙ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لٖي وَلْيُؤْمِنُوا بٖي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ
﴿١٨٦﴾
(Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki şüphesiz ben yakınım, bana dua ettiğinde dua edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim davetime gelsinler ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulabilsinler.)
Yine diğer bir ayet olan Şura Suresi 26. Ayete baktığımızda şu sözler karşımıza çıkmakta: وَيَسْتَجٖيبُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَيَزٖيدُهُمْ مِنْ فَضْلِهٖؕ وَالْكَافِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدٖيدٌ
﴿٢٦﴾
(İman edip rızasına uygun işler yapanların dualarını kabul buyuran ve kendi lütfundan onlara fazlasını veren de O'dur. İnkarcılara gelince, onlar için çetin bir azap vardır.)
İki ayeti de incelediğimizde Tanrı'nın bizim yazgımıza/kaderimize bizim rızamız ve yine bizim duamızla bile olsa müdahalede bulunmayıp dualarımızı ve dileklerimizi kabul etmemesi lazım. Aksi halde Tanrı burada hem kendisiyle çelişir, hem de özgür irade kavramının kader bazındaki altı boşaltılmış olur.
Keza mucizevi olayların işleyişi de bu şekildedir. Eğer ortada bir mucize varsa ve bu Tanrı katından gelen bir mucizeyse o zaman yine kader kavramı bizi tatmin etmemiş olur.
Mesela Al-i İmran Suresi 47. Ayete baktığımızda Tanrı'nın müdahalede bulunduğu bir mucize karşımıza çıkmakta: قَالَتْ رَبِّ اَنّٰى يَكُونُ لٖي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنٖي بَشَرٌؕ قَالَ كَذٰلِكِ اللّٰهُ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُؕ اِذَا قَضٰٓى اَمْراً فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
﴿٤٧﴾
(Dedi ki: ''Rabbim! Bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur?'' Allah buyurdu: ''İşte öyle, Allah dilediğini yaratır, bir işin olmasını istedi mi ona sadece 'ol!' der, o da oluverir.'')
E durum böyleyken Allah kadere yaptığı eyleme mucize sıfatı vererek müdahalede bulunmuş oluyor. Yani ortada ne özgür iradenin, ne de bir kaderin olduğu dünyada Tanrı o zaman bizi ne ile sorumlu tutuyor olabilir?
İşlediğim günahların/sevapların öncesinde verdiğim karar mekanizması devreye giriyor ve bu kararı benim içimdeki 'özün' verip vermediğinden emin bile değilim. Verdiğim kararın ne kadar özgür ve salt bir şekilde benim kararım olduğundan emin değilken Tanrı'nın beni cennetinde ödüllendirip veya cehenneminde azap çektirip yargılaması veyahut mükafatlandırması ne kadar ölçülü ve mantıklı bir tutumdur?
Comments